20 Mart 2012 Salı

Hey Tekstil işçileri: Mücadeleye devam


Hey Tekstil işçileri direnişlerinde bir buçuk ayı geride bıraktılar. Her gün bir araya gelmenin neden gerekli olduğuna dair konuşuyorlardı. Hey Tekstil işçileri fabrika önünde direnişlerine devam ederken çevre fabrikalardan ziyarete gelen işçilerle de bir araya gelmek için kurultay gerçekleştirdiler.

Akçadağ-Elbistan Eğitim Kültür ve Sağlık Vakfında (AKEL) gerçekleşen kurultayda işçiler çalışma koşullarını direniş boyunca öğrendiklerini ve bundan sonra neler yapacaklarını konuştular.
Kurultaya HDK İstanbul Milletvekili Levent Tüzel, akademisyenler, sendikacılar ve Evrensel Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Fatih Polat da katıldı. Hey Tekstil’in çevresinde bulunan bazı fabrikalardan işçiler ise kurultayın yapıldığı saatte çalıştıkları için mektup gönderdiler.
Hey Tekstil dışındaki fabrikalardan kurultaya katılan işçiler, kötü koşullarda çalıştıklarını, 4-5 yıldır ücretlerine zam yapılmadığını, örgütlü olmadıkları içinde bu durumlara karşı mücadele edemediklerini ifade ettiler.

BİR ARAYA GELMENİN ÖNEMİNİ ÖĞRENDİK

Hey Tekstil işçilerinin sözcülerinden Melek Sönmez, kurultayı sorunlarını tartışmayı ve deneyimlerini diğer fabrikalara aktarabilmek için düzenlediklerini söyledi.

Sönmez, Aynur ve Süreyya Bektaş’ın 8 makineyle başladığı bu yolculukta işçiler sayesinde fabrikalar açabildiklerini, patron olabildiklerini kaydetti.

Patronlarının teşvikler alarak Çerkeş’te, Batman’da, Nevşehir’de de fabrikalar açtığını, oradaki işçilerin durumunun da aynı olduğunu dile getiren Sönmez, “2008’den beri bütün haklarımız elimizden alındı. Bunları biz kendi aramızda konuşuyorduk. Sabahlara kadar çalışmalar artı. Ve bu koşullarda 2012’ye kadar geldik. Bir gün fabrikaya gittiğimizde paralarımızı alamayınca bin türlü yalanla bizi kandırmaya çalıştılar. Aldatmacaları bir türlü bitmedi. Bizde ara ara eylemler yaptık. Sendikalı olmayı bir türlü başaramadık. Ne olduğunu bilemedik aslında. Biz Batman’da yaşananlarla burada yaşananların aynı olmasından hatta tüm fabrikalarda koşulların aynı olduğunu ve bir arada olmadan bunun çözülmeyeceğini anlayamadık” diye konuştu.

Sönmez, Haklarının son kuruşunu alana kadar birlikteliklerini bozmayacaklarını dile getirdi.

EMEKÇİLER KENDİ SİYASETİNİ YAPMALI

Yrd. Doç. Dr Özgür Müftüoğlu, Hey tekstil işçilerinin yıllardır emek verdikleri fabrikadan, hiç vicdanlar sızlamadan atıldıklarını, patronların işçilerin hakları için mücadele etmesini engellemek için örgütsüzlüğü dayattığını, Hey işçilerinin bu durumda olduğunu söyledi.   

Hey Tekstil’in halktan toplanan vergilerle (teşvik) kurulan bir fabrika olduğunu, bu yüzden işçilerin fabrikası olduğunu belirten Müftüoğlu, “Bugün kendi fabrikanızda kazanmış olduğunuz hakları da alamıyorsunuz. Bu mücadeleniz bir güvercinin yavrusunu beslemek için yem toplaması kadar meşrudur. Bunun karşısında hiçbir güç duramaz. Önemli olan birlikte dayanışma içinde olmalıyız. Elbette tek başına hiçbir şey yapılamaz. Bu havzada yüzlerce işçi aynı sorunu yaşıyor. Buradaki mücadele hepsinin sorunudur. Birlikte hareketi sağlamak gerekir” diye konuştu.

Hükümetlerin hiçbir zaman işçinin yanında olmadığını belirten Müftüoğlu, bir avuç sermayedarın çıkarları için politikalar yürüttüğünü kaydetti.

Hükümetlerin bu politikalarına karşı işçilerin de örgütlü davranarak, siyaset yapması gerektiğini söyleyen Müftüoğlu, “Eğer ekmek istiyorsak siyaset yapmak zorundayız. Sermaye nasıl kendi siyasetini yapıyorsa işçiler, emekçiler de siyasetini yapmalı. Emekten yana partilerde siyaset yapmalıyız. Aksi takdirde tek başımıza kalırız” dedi.

DİRENİŞİ TÜM PLATFORMLARA TAŞIYACAĞIZ

Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu adına konuşan Tez Koop-İş 5 No’lu Şube Başkanı Rabia Özkaraca Över, Hey tekstil işçilerinin hem direnerek hem de çevrelerindeki fabrikaların işçilerine örgütlenin çağrısı yapmalarının çok önemli olduğunu dile getirdi.

“Bu kurultayları aslında sendikalar yapmalı, sizin bu yaptığınız herkese bir ders niteliğinde. Buradan çok not alarak gidiyorum. Tüm platformlarda anlatacağım. Sadece Hey Tekstil’de değil her yerde sermaye ekmeğimizden suyumuzdan peşin peşin aldıkları vergilerle Aynur Bektaş gibi patronlara kredi veriyorlar ve bu kredi ile sömürü çarklarını daha da büyütüyorlar. İşten atıldıktan sonra kimlerin sizin karşınızda olduğunu, kimlerin yanınızda olduğunu görmeniz sınıf bilinciniz oluşmasıyla ilgilidir” diyen Över, Hey Tekstil işçilerinin bundan sonraki görevlerinin deneyimlerini diğer örgütsüz işçilere aktarmak olduğunu vurguladı.

Yrd. Doç. Dr Nilgün Ongan, bu sömürü çarkı içinde emekçi olmanın zor olduğunu ama kadın emekçi olmanın daha zor olduğunu kaydetti. Ongan, “Bursa’da kadın işçiler yanarak ölmüştü. Biri üç aylık hamileydi. Kapitalizm kadınların analık hakkını da sömürür. Kadınların emzirme süt izni gibi birçok hakkı var ama bunları kullanamazsınız patronlar buna izin vermez. İşte çalışan kadın olmak zordur ama direnen kadın olmak daha zordur. Kadınlar çok zor koşullarda direnirler. Kadın işçilerinin özgürleşmesi bütün sınıfın özgürleşmesidir” diye konuştu.

HAVZADA ÖRGÜTLENME BAŞLAYACAK

Kurultayda Güneşli havzasındaki bütün fabrikalarda sendikal örgütlenme için çalışmanın başlatılması, kadın işçilerin ücretsiz kreş, doğum izni, emzirme saati, fazla ve zorunlu mesailerin kaldırılması gibi talepleri için mücadele yürütülmesi, Hey direnişi boyunca daha önceki direnişlerde olduğu gibi yanlarında olan, emekten yana basın yayın kuruluşlarını desteklemek, Güneşli sanayi bölgesinde örgütlenmenin ve sendika çalışmasının yürütülmesi için bölge komitesinin oluşturulmasını karar altına aldı.

DİRENİŞ HER ALANA YAYILMALI

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) İstanbul Milletvekili Levent Tüzel: Direnişinizi bir tecrübeye taşımak için buradasınız. Dünyamızın, ülkemizin işçi sınıfımızın geleceğini, sorunlarını konuşup çözümler tartışırız bu kurultaylarda. Kurultaylar geleceğimizi belirleyecek toplantılardır. Bu toplantıları sermaye medyasında seyretmek mümkün değildir. Ama işçi basını, bu toplantıları ortak bir kültüre, ortak bir bilince, tecrübeye dönüştürmek için yine bizim yanımızdadır.
Örgütlü olabilme meselesi bir arada olabilme meselesi. Biz bunu bugün en iyi şekilde görüyoruz ve yaşıyoruz. O yüzden de gece gündüz çalışıp, sokaklara atılırız. Ama diğer taraftan da öyle bir noktaya gelmişiz ki “Hak verilmez alınır”, “Zafer direnerek kazanılır” demişiz. İşçi basınında bir haber vardı. Adana’da bir kadın emekçi hayatına intihar ederek son verdi. Çocuğunu geçindirecek bir işi olmadığı için, evine götüreceği bir ekmeği olmadığı için intihar etti. Bu intiharlar bizim toplumumuzda çokça olan şeyler. Tıpkı iş cinayetleri gibi ama bunlar görünmüyor. Görünür olmasını sağlamak ancak bir toplumsal refleksle hepimizin sesinin yükselmesiyle olacaktır. Emekçilerin bir araya gelmesiyle olur. Direnişin her alana yayılması için hepimize çok görev düşüyor. Hep birlikte bunu başaracağız.


DİRENİŞÇİ İŞÇİLERİN GÖRÜŞLERİ

Ayla Algan: 8 işçiyle başladık işe, gece gündüz çalıştık. Erkekler bayram namazı kılmaya giderken biz evlere gittik sabaha kadar çalıştık. Çok zulüm gördük. Engelli arkadaşlarımız kullanmasın diye asansörler kapandı. Hiç gerekçe göstermeden kapı dışarı edildik.  Sendikalar geldiğinde bizi dışarıya çıkarmadılar. Birbirimize sahip çıkmayacağımızı düşündüler ama öyle olmadı. 61 yaşındayım ilk iki sene sigortam yapılmadı. Belki şimdi emekli olacaktım ama olmadı. Hakkımızı alana kadar bir aradayız.  

Kadriye Bodur: Özellikle direniş boyunca yanımıza olan herkese teşekkür ederim. 6 senedir çalışıyorum. Ne öğrendin diye sorarsanız koskoca bir hiç diyebilirim. Bizler Hey Tekstil gibi firmalarda sadece patronlarımızı zengin ediyoruz. Biz maalesef bazı gerçekleri dışarıda öğrendik acı bir tecrübeyle bir arada olmamız gerektiğini öğrendik. Bizi ziyarete gelen sendikalı işçilerden çok şey öğrendik. Bu kurultaydan herkese çağrı yapıyorum, dayanışmamız gerekiyor. Sendikaların bu konuda daha ısrarcı olması gerekiyor.

Hakan Oğuz: Güneşli havzasında yüzden fazla fabrika var. Bunların çok azı sendikalı. İş güvenceleri yok. Bundan sonra gittiğimiz işyerlerinde bunu konuşmalıyız. Ben sendikasız çalışıyordum hiçbir şey bilmiyordum. Benim de öğrenmem gerekirdi ama sendikaların da bu konuda daha ısrarcı olması gerekirdi.

İsmail Tekin: Ben 1998’de deri fabrikasında çalıştım. Biz sendikalı olduğumuz için bizim bir temsilcimiz vardı. Sendikalı olarak çalıştığımızda durumumuz daha farklıydı. Bu çok önemli. Biz bundan sonra nasıl işe girince sigortalı oluyorsak diğer bir işimiz de sendikalı olmak olmalı.

Pınar Altıparmak: Ben eylül ayında işten çıkartıldım. Gündelik elemanlar alınmaya başlandı. Küçülmeye gidiliyordu. Evde ücretimi almadığım için sorunlar çıktı. Ben yeni çalışmaya başladım ve yeni yeni kendimi toparlıyorum. Direnişteki işçilerin bazıları işe alınmıyormuşuz. Çünkü korkuyorlar çünkü patron patronun candaşıdır. Ama birleşmeliyiz birlikte olmalıyız.

Kasım Özekinci: Hepimiz Hey Tekstil işçileriyle dayanışma içinde olmalıyız. Ben Hey Tekstil işçileriyle dayanışma içinde olduğum için Elif Nakış’tan atıldım. Kendi patronum da bu direnişten korktu. Ama biz birlikte daha güçlüyüz diye bunu yaptılar. Bunu bozmamalıyız.



KADINLAR DAHA CESUR OLMALI

Hey Tekstil’den atılan Demet Yürümez: Biz kadınlar evde, işte bilfiil çalışıyoruz. Ve hep en öndeyiz. Bu direnişte de öndeyiz. Şimdi biz kadın işçiler neler yaşadık bu fabrikada hamileyken göstermelik bir servisimiz vardı.
Belli bir noktaya gidiyordu. Biz o noktadan sonra o halimizle toplu taşıma araçlarına biniyorduk. Çoğu kadın çocuğuna hasret çocuklarımızın ilk adımını ilk kelimesini duyamıyoruz. Kadınlar güçlüklerinin ve güçlerinin farkına varmalı bir araya gelerek örgütlenmeli.
Maalesef toplum tarafından bastırılıyoruz. Başımıza gelen hakareti de tacizi de aman adımız çıkmasın diye ortaya koymuyoruz. Ama kadınlar cesur olmalılar korkmamalılar. Bizim bu direnişten de öğrendiğimiz gibi bir arada daha da güçlüyüz. Bunun için kurumların sendikaların kadınların örgütlenmesi için daha da çaba harcaması gerekiyor.
Son kez söylüyorum. Ben çocuğumun geleceğini kimseye teslim etmeyeceğim.




Sema Barbaros
Gökhan Bulut


Evrensel

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder