10 Mayıs 2013 Cuma

Yeniden ve daima!

BLOGSPOT'A VEDA, SBHABERPORTAL'A MERHABA!!! 

 

 
 
Nisan ayında aldığımız karar neticesinde, bundan böyle Sosyal Bilimler Haber Portalı'nın daha etkin ve daha profesyonel bir hal alması için bu blog sayfasını http://sbhaberportal.weebly.com/ adresine taşıma kararı aldık.
Blogspot adresinden 8 ay süren bir çalışma neticesinde 20222 takipçiye ulaşmamız, bizi bu çalışmanın daha bilinçli ve daha kapsamlı yapılmasına itti. Bu bakımdan Okan Üniversitesi Sosyoloji ve Felsefe Kulübü olarak, bundan böyle, güncel haber paylaşımlarını bir dünya görüşü ile değerlendirip, haberi kendi yorumlarımızla  yayınlamaya gayret edeceğimizi buradan tüm okurlarımıza duyuruyoruz. 

Okan Üniversitesi Sosyoloji ve Felsefe Kulübü - Merkez Yürütme Kurulu

6 Kasım 2012 Salı

YÖK 32 yaşında: Üniversitelere vurulan pranga yenileniyor




Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK) yeni kuruluş yılında süprizini yeni taslağını kamuoyu ile paylaşarak gerçekleştirdi. Yeni tasarı taslağı, AKP iktidarının yeni YÖK’ünün son rötuşu olacak.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Gökhan Çetinsaya, geçtiğimiz gün genel kurul üyeleriyle Yükseköğretim Kurulu'nda bir basın toplantısı düzenleyerek yeni YÖK kanunu taslağını hazırladıklarını açıkladı. Yasa taslağı çalışmalarının belli bir olgunluğa eriştiğini söyleyen Çetinsaya, dün itibarı ile yeni yasanın ''yok.gov.tr'' adresi üzerinden kamuoyuna açıklandığını belirtti. Çetinsaya, ''Hedefimiz yeniden şekillendirilecek yasa önerisini aralık ayında ilgili makamlara teslim etmek'' dedi. Ayrıntıları daha önce de basında yer alan yeni taslakta yükseköğretim kurumlarının yeni yapıları, işlevleri, yönetim biçimleri ve YÖK’ün yeni dönem görevleri ayrıntılı biçimde şekillendiriliyor.
Bu hali ile yasakçı ve baskıcı özellikleri ile bilinen kurum, piyasa ile uyumu ve piyasaya bağımlılığı ile de istenilen düzeye gelmiş olacak. Çetinsaya 3 Kasım’da yaptığı açıklamada bu taslak ile Anayasa değişikliği önerisi başvurusu yapacaklarını söylemişti. Taslağa göre, kurulun adı Türkiye Yükseköğretim Kurulu olarak değiştirilecek, bununla birlikte Rektörler Kurulu'nun yanı sıra en az 15 yıldır faaliyet gösteren üniversitelerde "üniversite konseyi" oluşturulacak. Konsey, rektör ve dekan atamalarını yapabilecek.
Rektörler kurulu
Taslağa göre kurulun en üst karar organı olan Yükseköğretim Genel Kurulu, başkan dahil 21 üyeden oluşacak. Üyelerden 5'i siyasi parti gruplarının göstereceği adaylar arasından TBMM tarafından, 5'i Cumhurbaşkanı, 5'i üst düzey kamu görevlileri veya profesör unvanına sahip öğretim üyeleri arasından Bakanlar Kurulu'nca; 6'sı ise kendi üyesi olmayan profesörler arasından Rektörler Kurulu'nca seçilecek.
Cumhurbaşkanı kurul üyelerinden birini başkanlığa atayacak. Rektörler Kurulu da yükseköğretim kurumlarının rektörlerinden oluşacak. Rektörler Kurulu, kendi üyeleri arasından iki yıl için bir başkan ve iki başkan yardımcısı seçecek. Bu kurulun da aslında YÖK’ün eski iktidar yanlısı yapısının çok da değiştirmediği, bileşenler ve seçilme dinamikleri incelenince görülebiliyor.
Üniversite Konseyleri
Tasarıda getirilen önemli değişikliklerden birisi de "Üniversite Konseyleri"nin oluşturulması önerisi. Taslakta belirtildiği şekliyle "Devlet üniversitelerinde Bakanlar Kurulu kararı ile kurulacak olan Üniversite Konseyi’nin kuruluş şartları arasında, şu anki tartışmalar itibariyle, en az 10 yıldan beri faaliyette olması; son 5 yıl içinde yükseköğretim kurumunun bütçesinin, Kurul tarafından belirlenen miktarının kendi öz gelirlerinden elde edilmesi; öğretim elemanlarının son 3 yıllık akademik faaliyet puan ortalamasının, 10 yıldır faaliyetini sürdüren devlet üniversitelerinin öğretim elemanlarının ortalamasından fazla olması; öğretim elemanlarının en az üçte ikisinin katıldığı bir oylamada katılanların salt çoğunluğunun oyu ile kabul edilmesi ya da oylama olmaksızın Yükseköğretim Kurulu tarafından doğrudan Bakanlar Kurulu'na teklif edilmesi gibi şartlar" bulunuyor.
Paran varsa üniversite yönetebilirsin
11 üyesi olması belirlenen Üniversite Konseyinin üyelerinden 5’i farklı fakültelerin idari görevi bulunmayan öğretim üyelerinden, 2’si Bakanlar Kurulu tarafından, 2’si YÖK tarafından seçilecek. Bu seçilen 9 üye kalan 2 üyeden birini ilgili üniversitenin mezunları arasından, diğerini ise üniversitenin bulunduğu ilde "en çok vergi veren" veya "üniversiteye en çok bağış yapan" kişiler arasından seçecek. Yeni düzenleme ile geçtiğimiz yılın vergi rekortmenleri Semahat Sevim Arsel ve Rahmi Koç gibi isimleri üniversitelerin en üst yönetim organında görebilmek mümkün olacak.
Üniversite Konseylerinin görevleri
Üniversitelerin önümüzdeki dönemde en yetkili kurulu olacak Üniversite Konseylerinin görev tanımı taslakta şu şekilde belirtiliyor:
Üniversite Konseyi, rektör ve dekanları seçer ve atar; üniversite stratejik planını ve performans programını onaylar; üniversite yatırım programını karara bağlar; üniversite adına kamulaştırmaya, gayrimenkul satın alınmasına ve üniversitenin mülkiyetindeki gayrimenkuller üzerinde üçüncü kişiler lehine ayni hak tesisine karar verir; öğrenci kontenjanlarını ve öğrenim ücretlerini Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde belirler; sözleşmeli öğretim elemanlarına ve idari personele yapılacak ücret ve diğer ödemeleri belirler; senatonun ve üniversite yönetim kurulunun bazı kararlarını onaylar.
Tasarıya göre rektör seçimleri
Yani düzenlemelerle rektör atama ve seçim süreci de değiştiriliyor. Farklı kategorilerdeki üniversiteler için farklı yöntemler uygulanacak olsa da, temelde üniversitenin esas bileşenlerinin iradesini dışlayan rektör atamaları devam edecek. Akademisyenlerin seçtiği rektörlerin yerine, iktidara yakın adayların düşük oy almalarına karşın Cumhurbaşkanı tarafından atanmasına yönelik yoğun tepki oluştuğu biliniyor. Bu model ile Cumhurbaşkanının prestiji korunurken, aynı süreç adı değişmiş başka kurumlar tarafından yürütülecek.
Yeni kanuna göre Üniversite Konseyi bulunan üniversitelerde Rektör bu irade tarafından atanacak. Konsey tarafından bir Rektör Adaylarını Belirleme Komisyonu oluşturalacak. Bu komisyon rektörlük için 3 aday belirleyecek. Belirlenen 3 adaydan biri Üniversite Konseyi tarafından seçilerek rektör olarak atanacak.
"Kurumsallaşmış" fakat Üniversite Konseyi bulunmayan üniversitelerde YÖK tarafından belirlenmiş bir komisyon süreci yönetecek. Bu komisyon Üniversite Konseyi’ne benzer şekilde 2’si YÖK tarafından bizzat atanmış, 4’ü üniversitede rektörlük ve dekanlık yapmış öğretim üyeleri arasından, 1 tanesi mezunlar arasından, sonuncusu ise en çok vergi ödeyen veya en çok bağış yapanlar arasından seçilecek. Oluşturulan bu komisyon rektörü belirleyecek.
"Az gelişmiş" üniversitelerde ise bizzat YÖK rektörü atayacak. Özel üniversitelerde de rektörler mütevelli heyetleri tarafından seçilecek.
Piyasa tekelinde bilim anlayışı temel alınacak
Taslakta üniversitelerde araştırma yapılmasının önemi üzerinde uzun uzun durulurken, bir yandan da bu olanakların geliştirilmesi için YÖK’ün gerekli desteği sağlayacağı teminatı veriliyor. YÖK’ün bu anlayışla oluşturduğu yeni kurum ise Bilgi Lisanslama Ofisleri. Bu Ofisin görev tanımı ise şu şekilde veriliyor:
Araştırmacıların yapacağı tanıtım faaliyetleri ile bilimsel çalışmaları ticari değeri yüksek konulara yönlendirmek, pazarda ihtiyaç duyulan bilgileri belirleme çalışmalarını yürütmek, araştırma sonunda üretilen bilgilerin ticari potansiyelini belirleme çalışmalarını yürütmek, ticari değeri olan bilgileri fikri mülkiyet kapsamında koruma altına alma çalışmalarını yürütmek, ticari değeri olan bilgilerin kullanıcı kişi, kurum ve kuruluşlara pazarlama, lisanslama veya devir ile transferini yapmak, bilgilerin sanayi şirketlerinde veya AR-GE merkezlerinde ürüne dönüştürülmesi çalışmalarına destek hizmetleri sunmak, bilgilerin satışından elde edilen gelirlerin yönetilmesi konularında faaliyet göstermek
Taslağın girişinde yeni yükseköğretim kanununun 5 "ilke" temel alınarak düzenlendiği belirtiliyor. Söz konusu "ilkeler" çeşitlilik, kurumsal özerklik ve hesap verebilirlik, performans değerlendirmesi ve rekabet, mali esneklik ve çok kaynaklı gelir yapısı, kalite güvencesi şeklinde sıralanıyor. Bu "ilkeler" ışığında oluşturulacak yeni YÖK adımı ile AKP, üniversite başlığında önemli bir virajı gerisinde bırakmış olacak.


(soL - Haber Merkezi)



10 Ekim 2012 Çarşamba

Yemekhane boykotu Beyazıt'ta

İstanbul Üniversitesi’nde yemekhane ücretlerine yüzde 75 oranında zam yapılmasının ardından öğrencilerin düzenlediği boykot sürüyor.

İstanbul Üniversitesi’nde yemekhane ücretlerine yapılan zamma karşı başlayan boykot etkisini arttırarak sürüyor.
Yemek fiyatlarına yüzde 75 zam yapılması nedeniyle öğrencilerin başlattığı yemekhane boykotu, Çapa ve Avcılar’ın ardından önceki gün Beyazıt Kampüsü’nde de başladı.
Boykota ilişkin bir de basın açıklaması yapılırken, AKP’nin harç yalanına dikkat çekildi. Eskiden bir dönemde ödenen 200 TL harç yerine şimdi sadece yemekhane fiyatlarına yapılan zam dolayısıyla 330 TL ödeneceği ifade edildi.
Öğrencilerin boykota başlamasının ardından rektörlük "çözüm" bulmak için öğrenci temsilcilerini rektörlüğe davet etti.
(soL - Haber Merkezi)

NATO AKP'ye gaz veriyor

Emperyalistler Suriye konusunda doğrudan bir savaşa girmeme tercihini korurken, AKP iktidarını Suriye üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanmaya devam ediyor. NATO’dan gelen son açıklamalar AKP’nin tezkere ve misilleme siyasetini olumlarken, Suriye’ye askeri müdahalenin öncelikli tercih olmadığı görüşünü yineledi
NATO savunma bakanları toplantısı öncesinde basına konuşan NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, “Türkiye uluslararası hukuka göre kesinlikle kendini savunma hakkına sahip. Türkiye muhakkak NATO dayanışmasına güvenebilir. Gerekirse Türkiye'yi savunmak ve korumak için bütün planlar mevcut, fakat umarım buna gerek kalmaz. Umarım tüm taraflar teenni gösterir ve krizin tırmanmasından kaçınılır” dedi. 

Rasmussen, "Suriye'de doğru çıkış yolu siyasi çözümden geçiyor. Uluslararası toplumdan Suriye rejimine tek ses olarak ve güçlü şekilde, Suriye halkının meşru taleplerinin karşılık bulması yönünde mesaj gitmeli" ifadesini kullandı. 

Suriye’nin bir Türk savaş uçağını düşürmesinin ardından olduğu gibi Akçakale olayından sonra da, üye bir ülkeye saldırı durumunda ortak yanıt vermeyi içeren 5. maddeyi gündeme almayan NATO’nun bu çıkışı düşündürücü. 

Doğru çıkışı “siyasi çözüm” olarak gösteren Rasmussen’in bir yandan da savaş tezkeresi alan ve “misilleme” adı altında Suriye’ye askeri saldırılarda bulunan AKP iktidarını desteklemesi, çatışmanın yükünü Türkiye’ye yıkan AKP’yi teşvik anlamına geliyor.

İran’dan ‘NATO müdahaleye hazırlanıyor’ iddiası 
İran’ın ruhani lideri Ali Hamaney’in danışmanı ve eski Dışişleri Bakanı Ali Ekber Velayeti, Fars Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada NATO’nun Suriye’ye yönelik kara harekatı başlatma hazırlığı içinde olduğunu ileri sürdü. NATO’nun müdahale için Türkiye’ye düşen bombaları gerekçe göstereceğini söyleyen Velayeti, “Bugün NATO Suriye’ye karşı tehditlerini artırma ve üyelerinden bir tanesinin, Suriye’nin komşusunun tehdit altında olduğunu öne sürerek Suriye’ye girme hazırlığı içinde” diye konuştu. 

BM’den Suriye’ye tek taraflı ateşkes çağrısı
BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon da, Suriye yönetiminden tek taraflı ateşkes ilan etmesini ve muhalif güçlerin de ilan edilecek bu ateşkese uymasını istedi. Ban, “Suriye'deki durum artık tahammül edilemez bir hale geldi. Halkın bu kadar acı çekmesi dayanılmaz bir durum” dedi. 

Sendika.Org

DİSK: 'AKP hükümdarlığına karşı direneceğiz'

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), dün meclise yürümek isteyen işçilere yapılan sert müdahaleye ilişkin bir açıklama yayınladı. Açıklamada, “AKP hükümdarlığına karşı direneceğiz” denildi.
Mecliste görüşmeleri süren “Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı”na karşı dün yapılan eyleme polisin sert müdahalesinin ardından DİSK’ten bir basın açıklaması geldi.





"Polis maskesi takmış AKP şiddetiyle karşılaştık"

İşçi sınıfının haklarına geniş bir saldırı içeren yasayı protesto için TBMM kapısına yaptıkları yürüyüşte polis maskesi takmış AKP şiddetiyle karşılaştıklarının vurgulandığı açıklamada, Paraya tapan, dini imanı para olan, sendikalar yasasını sendikasızlaştırma yasasına dönüştürenlerin, devlet terörünü işçiden de esirgemediği ifade edildi.
İşçilere barikat kurulduğu ve saatlerce gaz sıkıldığının belirtildiği açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Onlar ne kadar saldırırlarsa saldırsın, yaratmak istedikleri güvencesiz topluma ne kadar mahkum etmeye çalışırlarsa çalışsınlar, susmayacağımızı, yılmayacağımızı ve hükümdarlıklarına karşı sonuna kadar direneceğimizi unutmasınlar.
Gerçek mücadeleci sendikal anlayışı tasfiye etmek ve örgütlülüğünü ortadan kaldırmak için hazırlanan bu yasanın 6,5 milyon işçi için, yani tüm kayıtlı ücretli çalışanların yüzde 58’i için fiili toplusözleşme yasağı anlamına geldiğini; 12 Eylül askeri cuntasından miras alınan ve dünyanın hiçbir ülkesinde karşılığı olmayan, işçi-işveren ilişkisine devletin müdahale etmesi anlamına gelen sendikal barajların arkasına sığınmak isteyenler olduğunu; üstelik bütün bunları demokrasi maskesi adı altında yaptıklarını sözün hükmü bitene kadar anlatmaya devam edeceğiz.”
(soL - Haber Merkezi)

Chavez: 'Suriye’ye destek vermeye devam edeceğiz'

Pazar günü seçimlerden galibiyetle çıkan Chavez, Beşar Esad yönetimine destek olmaya devam edeceklerini açıklarken, Suriye’de yaşanan krizle ilgili ABD’yi sorumlu tuttu.

Pazar günü seçimlerden galibiyetle çıkan ve art arda dördüncü dönemini kazanan Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez, salı günü bir basın toplantısı düzenledi.
PressTV’nin haberine göre, Suriye’de yaşanan krizle ilgili açıklamalarda bulunan Chavez, Beşar Esad yönetimine destek vermeye devam edeceklerini belirtirken, “Beşar Esad yönetimi Suriye’nin meşru yönetimiyse ona nasıl destek vermeyebilirim?” diye sordu.
Suriye hükümetine saldıran grupları terörist olarak nitelendiren Chavez, “Sağda solda dolaşıp insanları öldüren teröristleri mi destekleyeceğiz?” diye sordu.
Suriye’de yaşanan krizle ilgili “en çok suçlanması” gereken aktörün ABD olduğunun altını çizen Chavez, “Şimdi, Obama tekrar seçildiği takdirde arkasına yaslanmalı ve düşünmeli; aynı şeyi Avrupa yönetimleri de yapmalı” diye konuştu.
Haberde ayrıca, Venezuela Devlet Başkanı’nın Rusya ve Çin’i, BM Güvenlik Konseyi’nde Suriye karşıtı kararları üç kez veto ettikleri için “takdir ettiği” belirtildi.
Bununla birlikte, Chavez yönetimi, ABD ve Avrupa’nın uyguladığı yaptırımlarla ekonomisi hasar alan Suriye’ye dizel yakıt yardımı yapmayı sürdürüyor.
(soL- Dış Haberler)

3 Ekim 2012 Çarşamba

Halkevleri, HDK, ÖDP, TKP'den ortak açıklama 'AKP'nin savaş politikalarına karşı Taksim'deyiz'

Akçakale'de meydana gelen ölümler üzerine ortak bir açıklama yapan Halkevleri, HDK, ÖDP, TKP, AKP'nin savaş politikalarına karşı olan herkesi yarın saat 19:00'da İstanbul'da Taksim Meydanı'na çağırdı.
Akçakale'de meydana gelen ölümler üzerine Halkevleri, HDK, ÖDP, TKP'den ortak bir açıklama yapıldı. Açıklamada "ölümlerin sorumlusu AKP" denilirken şu ifadelere yer verildi:

"AKP'nin emperyalistlerin teşviki ile sürdürdüğü bölgesel savaş çığırtkanlığı, Suriye'de iç savaşı kışkırtma hamleleri, giderek tırmandırdığı savaş politikaları Akçakale'de yitirilen canların sorumlusudur.

AKP'nin savaş politikalarına karşı olan herkesi yarın (4 Ekim Perşembe günü) saat 19:00'da İstanbul'da Taksim Meydanı'na çağırıyoruz.

Halkevleri, HDK, ÖDP, TKP"

(soL -Haber Merkezi)