15 Şubat 2012 Çarşamba

Eğitimde gericiliğin şifresi: 'Milli ve manevi değerler'


Okul-Aile Birliği Yönetmeliği'nde “öğrencilerin… Atatürk inkılâp ve ilkeleri doğrultusunda yetiştirilmesi” ifadesi yerine "milli ve manevi değerler doğrultusunda yetiştirilmesi" ifadesinin getirilmesi eğitimdeki gerici dönüşümün 12 Eylül ile akrabalığını gösteriyor.

Eski Sayıştay üyesi ve soL yazarı Kadir Sev, Milli Eğitim Bakanlığı Okul-Aile Birliği Yönetmeliği'ndeki son değişikliği, 1965 yılından bu güne çıkarılan 4 farklı yönetmeliği karşılaştırarak değerlendiriyor. Yönetmelikte “öğrencilerin… Atatürk inkılâp ve ilkeleri doğrultusunda yetiştirilmesi” sözcüklerinin “milli ve manevi değerler doğrultusunda yetiştirilmesi" ile değiştirilmesinin 12 Eylül ile sürekliliğine dikkat çekiyor.

Sev'in yazısında yer alan 1975 tarihli bir Anayasa Mahkemesi kararı ise, Türkiye'nin nasıl gerici bir dönüşüm yaşadığını bir kez daha gösteriyor.

Kadir Sev'in konu ile ilgili soL için kaleme aldığı yazısı şöyle:

Okul Aile Birlikleri ve Milli - Manevi Değerlere Sadakat

9 Şubat 2012 günlü Resmi Gazetede yayımlanan, “Milli Eğitim Bakanlığı Okul-Aile Birliği Yönetmeliği”nde birliklerin görevlerinin yeniden tanımlandığını ve önceki Yönetmelikteki; “öğrencilerin… Atatürk inkılâp ve ilkeleri doğrultusunda yetiştirilmesi” sözcüklerinin “milli ve manevi değerler” olarak değiştirildiğini basından okumuşsunuzdur.

Okul Aile birlikleri, okulun yönetici ve öğretmenleri ile öğrenci velilerinden oluşturulan kurullardır. Kurulmalarının nedeni; eğitim - öğretimin daha etkin biçimde yürütülebilmesi için öğrenci velilerinin de katkısının alınabileceği bir işbirliği ortamı oluşturulabilmesidir. Bu birliklere sosyal etkinlikler düzenlemek, okulun çeşitli giderlerine katkıda bulunmak ve yoksul öğrencilere parasal destek sağlamak gibi görevler verilmiştir.
1965 yılından bugüne değin Okul Aile Birliklerinin kuruluşunu düzenleyen 4 Yönetmelik çıkarılmıştır. Birliklerin görevleri her yönetmelikle yeniden tanımlanmış ve son değişiklikle, Anayasal açıdan sorunlu olan; “milli ve manevi değerler” sözcükleri eklenmiştir. Görevlerin tanımlandığı maddelerin karşılaştırmalı olarak incelenmesi, eğitimden beklentilerin zaman içinde ne doğrultuda değiştiği konusunda net bir görüş vermektedir.


Aşağıda, Yönetmeliklerin ilgili maddeleri ile Anayasa Mahkemesinin, üniversitelerde eğitim – öğretimin örf ve adetlere uygun verilmesini öngören düzenlemenin iptal edildiği bir kararından, önemi nedeniyle, uzunca bir alıntı yapılmaktadır.

30 Temmuz 1965 tarihli Yönetmelik

“Birliğin amacı, aile ve okul arasındaki ilişkileri kuvvetlendirmek suretiyle ana, baba ve öğretmenleri, çocukların eğitiminde işbirliğine götürmek ve böylece:

a) Çocuğun eğitiminde birbirine zıt kuvvetlerin çatışmasını önlemek,
b) Çocuğun gelişim ihtiyaçları ve bu ihtiyaçların karşılanmasında okul ve ailenin görev ve sorumluluğu hakkında aile üyelerini aydınlatmak,
c) Okulda velilerin, eğitim için yararlı yaşantılarından, bilgi, beceri ve mesleklerinden faydalanmak,
ç ) Toplumsal yardımlaşma ve dayanışma anlayış ve alışkanlıklarını geliştirmeye yarayacak bir çerçeve içinde öğrenci velilerinin sosyal ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmak.”


18.5.1983 tarihli yönetmelik

"Her fırsattan faydalanarak öğrencilerin millet, vatan, bayrak ve insanlık sevgilerini; Atatürk ilke ve İnkılâplarına, manevî değerlere bağlılıklarını; dayanışma duygularını pekiştirmeleri amacıyla veliler ve okul müdürlüğü ile işbirliği yapmak."

31.5.2005 tarihli yönetmelik

"Öğrencileri, Türk Millî Eğitiminin Genel Amaçları ve Temel İlkeleri ile Atatürk İnkılâp ve İlkeleri doğrultusunda yetiştirmek üzere okul yönetimi, öğretmenler, veliler ve ailelerle iş birliği yapmak."

9 Şubat 2012 tarihli yönetmelik

"Öğrencilerin, Türk millî eğitiminin genel ve özel amaçları ile temel ilkeleri ve millî manevi değerler doğrultusunda yetiştirilmeleri için okul yönetimi, öğretmenler, veliler ve ailelerle iş birliği yapmak."

Görüldüğü gibi, ilk yönetmelikte öğrenci velileri ile işbirliğine öncelik verilmekte, verilen eğitimin niteliği tanımlanmamaktadır. 1983 yılında yürürlüğe giren Yönetmelikte ise; “manevi değerler” vurgulu bir Atatürkçülük yorumu dikkat çekmektedir. AKP İktidarınca 2005 yılında yapılan düzenlemede ise milli ve manevi değerler gibi sözcüklere rastlanmamakta; “Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda…” denilmektedir. AKP’nin eğitimden beklentilerine ters olan bu düzenlemenin Yönetmeliğe nasıl girdiği şaşırtıcıdır. Nitekim bu uyumsuzluk, 9 Şubat 2012 tarihinde yürürlüğe giren Yönetmelik ile düzeltilmiştir.


“Milli Manevi Değerler” ve bir Anayasa Mahkemesi kararı

Bilindiği üzere “milli ve manevi değerler” kavramı, “örf ve adet”leri de içeren bir kavramdır. 1750 sayılı Üniversiteler Yasasının 3. Maddesinde, örf ve adetlerine bağlı öğrenci yetiştirilmesinin öngörüldüğü bir düzenleme bulunmaktaydı. Bu kural, Anayasa Mahkemesinin 11,12,13,14,15 Şubat 1975 gün ve E:1973/37, K:1975/22 sayılı Kararıyla iptal edilmiştir.


Anayasa Mahkemesinin, 1961 Anayasasının yürürlükte olduğu dönemde aldığı ve tarihe not düşen bu önemli kararından genişçe bir alıntıya aşağıda yer verilmiştir.

“Devrim kavramı, sözcüğün açık anlamından da belirleneceği üzere, durgunluğun, alışkanlığın, hareketsizliğin tersidir. Devrimcilikte hiçbir zaman duraklama yoktur......toplumun gereksindiği dinamizm, çoğu kez yüzyılların geçmişten sürükleyip getirdiği ve özniteliği durgunluk ve belirsizlik olan örf ve adetlerle çelişki halindedir...... Atatürk devrimleri, yurdumuzun sosyal, endüstriyel ve kültürel yönlerden gereksindiği dinamizmin bir sonucu olmuştur ve bu dinamizm Türk toplumunda etkinliğini her zaman koruyacaktır. Şu halde Cumhuriyetin geleceğini güvence altına alacak olan genç kuşakları, yüzyıllar öncesi toplum düzeninin gereksindirdiği ve yarattığı örf ve adetlere bağlı tutmak onları modern Türkiye’nin üniversitelerinde örf ve adet yönteminde ve doğrultusunda yetiştirmek, Atatürk devrimlerile ve bu devrimlerin temelini oluşturan ilkelerle bağdaştırılamaz.

….. halkın benimseyerek sürdüregeldiği örf ve adetleri, giderek hukuk kuralları haline getirme eğilimi XIX yüzyıl başlarında belirli bir teorinin temelini oluşturmuştur. Ancak çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak için büyük ve hızlı atılımlar yapması gereken yurdumuzda, örf ve adete bağlı bir düzenin egemen olması düşünülemez. Çünkü toplumun gereksindiği dinamizm, çoğu kez yüzyılların geçmişten sü¬rükleyip getirdiği ve özniteliği durgunluk ve belirsizlik olan örf ve adetlerle çelişki halindedir."

Anayasa Mahkemesinin 1975 yılında verdiği bu kararın bir benzerinin 2012 Türkiye’sinde alınabilmesine artık olanak yoktur. Çünkü ne Anayasa metni, ne de Anayasa Mahkemesi’nin bileşimi buna uygundur.


Kadir Sev

(SoL-Haber Merkezi)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder