14 Şubat 2012 Salı

2B sorunu nasıl çözülür (ya da çözülür mü?)


Mevcut 2 B alanları ile ilgili sorunların, toplum vicdanını rahatsız etmeyecek, bu alanlarda barınma gibi temel insani haklarına çözüm bulmuş insanları mağdur etmeyecek, piyasacı yaklaşımlar dışında da çözümü vardır, yeni çözümler üretilebilir. Bu alanların tekrar ormana dönüşemeyeceği iddiası büyük bir yalandır.

Bu yazıyı kaleme alan kişi olarak, Orman Fakültesi’ne başlayarak ormancılıkla tanıştığım 1976 yılından bu yana, 2 B sorununu tartışmakla geçti meslek hayatım. Başlangıçta kamuoyunun çok fazla ilgisini çekmiyordu bu tartışma. Çünkü daha çok büyük kentlerde yaşayan aydın, yazar-çizer çevrelerin hayatını doğrudan etkilemiyordu sorun. Bu çevreler, basın yayın organları aracılığıyla topluma mal etmediği sürece, hemen hemen yalnızca ormancılar ve orman köylüleri arasında tartışıldı yıllarca 2 B sorunu.

1981’e gelindiğinde 12 Eylül faşist yönetimi, ülkenin bütün sorunlarıyla ilgili olarak yaptığını bu konuda da yaparak, 2 B sorununun üstüne tüy dikti(!). Daha önce bu konuda, 1961 yılından önce orman niteliği kaybettirilmiş yerler tartışılırken, 12 Eylül Anayasası ile 31 Aralık 1981’den önce orman niteliği kaybettirilmiş yerler tartışılmaya başlanıldı. Bununla birlikte, daha önce 2 B ile orman sınırları dışına çıkarılacak alanlarda “toprak ve su rejimine zarar vermeme” önkoşulu bulunurken, 12 Eylül Anayasası ile bu önkoşul da kaldırıldı. 80’li yıllardan önce ülke nüfusunun yarıdan fazlası kent dışı alanlarda yaşarken, bu yıllardan sonra bu oran tersine dönmeye başladı. Şehirlerin nüfusu artarken, aynı zamanda doğal olarak coğrafi alanları da büyüdü ve kentlerin çevresindeki ormanlar ve diğer kırsal yabanıl alanlar, sahip oldukları doğal değerlerin yanında emlak piyasalarında arsa değeri de kazanmaya başladılar. Ayrıca, aynı yıllarda yazlık adı altında ikinci konut kullanımı da yaygınlaşmaya ve emlak piyasalarında önemli bir yer tutmaya başladı. Özellikle ikinci konutlar, tatil ve dinlence amacıyla yapıldığı için bunların orman ve deniz gibi insanları daha çok dinlendiren, kentin karmaşasından uzak yerlerde bulunması piyasa değerlerini daha da arttırıyordu. Böylece 2 B sorunu kentlerde yaşayanların ve elbette basın yayın dünyasının da dikkatini çekerek toplumun daha geniş kesimlerinde tartışılmaya başlanıldı.

Cumhuriyet tarihimiz bize göstermektedir ki, topraksız köylüyü toprak sahibi yapmak iddiasıyla yapılan bütün yasal düzenlemeler sonucunda, toprak ağaları, arsa spekülatörleri ve büyük tarım şirketleri kamusal alanlara bedelsiz sahip olmuşlardır.

Konuyla ilgili yasal düzenlemelerin tümü, 2 B uygulamasının orman köylülerine tarım alanı oluşturmak gibi “yüce bir amaca” hizmet ettiği görüşüne dayandırılmaktadır. Oysa cumhuriyet tarihimiz bize göstermektedir ki, topraksız köylüyü toprak sahibi yapmak iddiasıyla yapılan bütün yasal düzenlemeler sonucunda, toprak ağaları, arsa spekülatörleri ve büyük tarım şirketleri kamusal alanlara bedelsiz sahip olmuşlardır. Sorunun bugün tartışıldığı halinde, 2 B alanlarının daha çok arsa değeri öne çıkmakta, bu sefer de büyük kentlerin merkeze uzak mahallelerinde, barınma sorunlarını 2 B’lere yaptıkları gecekondular ile çözmeye çalışan yoksul halkın da bu durumdan olumsuz etkileneceği öne çıkarılmaya çalışılmaktadır. Bu alanlarda gerçekten barınma sorununu çözen ve/veya işyeri bulunan küçük işletme sahiplerinin kişisel geçmişleri incelendiğinde, zamanında kendileri ya da aile büyüklerine “toprak reformu” “tarım reformu” veya “maki kanunu” benzeri yasal düzenlemelerle kamu arazileri tahsis edildiği, daha sonra bu arazilerin ağalar, spekülatörler ve büyük tarım şirketlerinin eline geçtiğini öğrenebiliriz. Öyleyse bugün de bunlara tahsis edilecek 2 B arazilerinin, yakın gelecekte bu insanlara yar olamayacağı açıktır. Kaldı ki, bugün tartışılan 2B arazilerinin satışını öngören yasa tasarısı da açıkça göstermektedir ki bu alanlar TOKİ eliyle “değerlendirilecektir”. TOKİ’nin rant değeri yüksek bölgelerde, kentsel dönüşüm adıyla insanların barınma hakkını nasıl gasp ettiği, bu yazının konusu dışında kalmakla birlikte herkes tarafından açıkça görülmektedir. Ayrıca toplumun tümüne ait bu alanlarda, yoksul insanların bazılarının barınma sorunlarını çözüyor olmalarını kabul etmek, hiçbir adalet ve eşitlik ilkesiyle de bağdaştırılamaz.

Hiçbir orman alanı, (yanardağ patlaması gibi istisnai doğa olayları dışında) orman niteliğini kaybetmez, insan eliyle kaybettirilebilir. Orman sınırlarının daraltılması ise hem Anayasa’da hem de 6831 sayılı Orman Kanunu’nda yasaklanmaktadır ve suçtur. Bu suçu işleyenlerle ilgili hiçbir uygulama yapılmazken, üstüne bir ödül gibi işgal ettiği alanlar peşkeş çekilmektedir.


2B bir uydurmadır

2 B ismini, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun “2”. maddesinin “B” bendinden almaktadır. Yani insanlar tarafından türetilmiş, uydurulmuş bir kavramdır. Ormanın doğal yapısında, ormancılık tekniğinde dünyanın hiçbir yerinde, başka bir örneğine rastlanılamaz. 1970 yılında Anayasanın 131. Maddesinde yapılan bir değişiklikle, o tarihte ülkeyi yönetenler kuyuya bir taş atmışlar ve kırk yıldır, toplumu bu taşı kuyudan çıkartmak için uğraştırmaktalar. Bu yasal düzenleme “ilim ve fen bakımından orman vasfını kaybetmiş yerler”den söz eder ve düzenlemenin tamamını bu kavrama oturtur. Hiçbir orman alanı, (yanardağ patlaması gibi istisnai doğa olayları dışında) orman niteliğini kaybetmez, insan eliyle kaybettirilebilir. Orman sınırlarının daraltılması ise hem Anayasa’da hem de 6831 sayılı Orman Kanunu’nda yasaklanmaktadır ve suçtur. Bu suçu işleyenlerle ilgili hiçbir uygulama yapılmazken, üstüne bir ödül gibi işgal ettiği alanlar peşkeş çekilmektedir. Bugün yapılmaya çalışılan bu alanların satışına yönelik yasal düzenlemeler de, buraları bedelsiz kullananların bu durumuna bir son vererek, bu arazilerin bedelini ödemelerini öngördüğü iddiasındadır. Oysa bugün, ormanların ve diğer yabanıl alanların, yalnızca arsa ve/veya üzerindeki ağacın kereste değeri dışında, para ile ölçülemeyecek birçok değere de sahip olduğu, toplumun daha büyük kesimi tarafından bilinmektedir. Torunumun gölgesinde oynaması için diktiğim ağacın kerestesinin ya da birkaç m2 gölgenin arsa fiyatını ödeyerek torunumun gölgesini satın alamazsınız; dedemin mezarına 1 m2 arsa fiyatı ödeyerek ya da mezar başındaki serviyi birkaç m3 kereste fiyatı ödeyerek satın alamayacağınız gibi.


Nasıl çözece(meye)ğiz?

1970 yılında Anayasanın 131. Maddesinde yapılan bir değişiklikle, 1961 yılından önce orman niteliği kaybettirilmiş alanların orman sınırları dışına çıkarılabileceği kabul edilmiş. 82 Anayasası ile bu tarih 1981 yılı sonuna alınmış. 2007 yılında “Özbudun anayasası” adıyla tartışılan taslakta bu tarihin 2007 yılına çekilmesi öneriliyordu. Buradaki en büyük tehlike; 2B ile orman sayılmayan alanların ne yapılacağından çok, bu değişikliklerle topluma sürekli ormandan istediğiniz yeri işgal edebilirsiniz, yaklaşık 20–25 yıl sonra burası sizin olacaktır mesajı, umudu veriliyor olmasıdır. Bunun nedeni ise, bunca yıldır büyük bir sorun olarak tartışılmasına rağmen Anayasa’da ve Orman Kanunu’nda 2 B diye bilinen hükümlerin korunuyor olmasıdır.

Buradaki en büyük tehlike; 2B ile orman sayılmayan alanların ne yapılacağından çok, bu değişikliklerle topluma sürekli ormandan istediğiniz yeri işgal edebilirsiniz, yaklaşık 20–25 yıl sonra burası sizin olacaktır mesajı, umudu veriliyor olmasıdır.

Mevcut 2 B alanları ile ilgili sorunların, toplum vicdanını rahatsız etmeyecek, bu alanlarda barınma gibi temel insani haklarına çözüm bulmuş insanları mağdur etmeyecek, piyasacı yaklaşımlar dışında da çözümü vardır, yeni çözümler üretilebilir. Bu alanların tekrar ormana dönüşemeyeceği iddiası büyük bir yalandır. İstanbul Belgrad ormanlarına ismini veren eski Belgrad köyü, yapıları yıkılmadan buradan taşınmış, aradan geçen yıllarda orman kendinden alınan bu köyü, tekrar ormana dönüştürmüştür. Bugün hala bu kalıntılarını bir kısmını orman içinde görebiliriz. Orman Bakanlığı arşivleri de göstermektedir ki, nadir de olsa terk edilmiş 2B alanları kendiliğinden tekrar orman haline dönüşmektedir. Öyle ise 2 B sorununu çözmek için öncelikle;

• 1982 Anayasası’nın 169. maddesindeki “bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetme” kavramı ve buna bağlı hükümler yürürlükten kaldırılmalıdır.

• Yine 1982 Anayasası’nın 170. maddesi, 169. maddesindeki yapılacak değişikliğe uygun olarak yeniden düzenlenmelidir.

• 6831 Sayılı Yasanın değişik 2/B MADDESİ İPTAL EDİLMELİ ve 2/B felaketine son verilmelidir.

2/B sorununun çözülebilmesi için acilen ve öncelikle bu değişiklikler yapılmalıdır. Yukarıda belirtilen değişiklikler uygulanmadan yapılacak 2/B tartışmaları ya da düzenlemeleri sonucunda Türkiye ormanları birkaç yıl içinde yok olacaktır. Bunun tarihi ve siyasi sorumluluğunun altından kimse kalkamaz.




Besim SERTOK
Orman Mühendisi



(SoL Haber Merkezi)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder