Geçtiğimiz hafta Hadi Uluengin ve İskender Pala’nın, İBB Şehir Tiyatrolarını açıkça hedef alan yazıları ve sanata yönelik son yıllarda artan saldırıları, tiyatro sanatçısı ve şair Orhan Alkaya ile konuştuk. Alkaya, “Bu yıkıcı zihniyete karşı direnmek ve inatla mücadele etmekten başka yapacak bir şey yok” dedi.
Son dönemde AKP yandaşı yazarların İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarını açıkça hedef alınan yazılar kaleme alması ve bütün olarak sanata dönük müdahaleleri üzerine tiyatro sanatçısı Orhan Alkaya ile konuştuk.
soL: Hürriyet gazetesi yazarı Hadi Uluengin Rosenbergler Ölmemeli oyunu üzerine bir saldırı yazısı yazarken, Zaman gazetesi yazarı İskender Pala ise Günlük Müstehcen Sırlar oyununu hedef aldı. Bu iki ismin sanata ve tiyatroya açık saldırılarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Orhan Alkaya: Karşımızda ilginç bir koalisyon var. Farklı köklerden gelen insanlar. Kendilerini farklı biçimlerde tanıtmış insanlar bunlar. Görülüyor ki ortak bir hedefte buluştular. Seyretmedikleri oyunlara saldırdılar. Altını çizerek söylüyorum izlemedikleri oyunlara saldırdılar. Ne “Rosenbergler Ölmemeli” üzerine yazan Hadi Uluengin, ne de “Günlük Müstehcen Sırlar” üzerine yazan İskender Pala oyunları seyretti.
Pala bu oyunu eğer gerçekten seyretmiş ve parkta iki teşhirci görmüşse ortada büyük bir algı sorunu olduğu kesin. Ancak bir öğretim üyesinin bu kadar büyük algı bozukluğu içinde olduğunu düşünmüyorum.
Peki buna algı bozukluğu diyemiyorsak nasıl tanımlamamız gerekir bu saldırıları?
Bu zaman zaman karşılaştığımız bir şey. Bu 1914 yılından beri konservatuarların kurulmasından beri karşılaşılan bir sürecin yeni bir kimliği bürünmüş halidir. Bu engelleri yıka yıka bugüne geldik ve 98. yılımızdayız. Ortada bir zihniyet var ve açıkça izlemedikleri oyuna karşı sanat düşmanlığını kışkırtıyorlar.
Biz 98 yıllık süreçte bu saldırılara karşı perde kapatmadan bugünlere geldik. İkinci Dünya Savaşı’nda ekmek karneyle dağıtılırken, perde kapatmadık. 70 sente muhtaç halde olunduğu zaman perde kapatmadık. Yine kapatmayacağız. Çünkü biz halkıyla bütünleşmiş bir tiyatroyuz.
Bu saldırıları bu çerçevede değerlendirsek süreç nereye gidebilir sizce?
Bu yıkıcı söylemlerin sahipleri olsa olsa Şehir Tiyatroları’nın sübvansörü olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin üzerinde baskı kurmaya çalışıyor. Bundan belki kısmi dönemli başarılar elde edebilirler ama bu 98 yıllık tiyatro geleneği yıkmaya hiçbirinin gücü yetmeyecek.
Bildiğiniz gibi sanata yönelik saldırılar son yıllarda iyiden iyiye artarak heykel yıkmaya, tiyatroları sinemaları kapatarak AVM’lerin içine yerleştirmeye kadar vardı. Bu süreci bir sanatçı olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Total olarak çok olumsuz bir niyet kayması var. Açık bir saldırıyla karşı karşıyayız. Bu yaşadığımız her dönem başımıza gelen bir olay. Şimdi de çok yönlü olan başka bir saldırı var. Bunun bir an önce müdahale edilip düzeltilmesi gerekiyor diye düşünüyorum.
AVM konusuna gelince; sürekli söylerim İstanbul dünya metropolleri içerisinde kültür merkezleri konusunda açık ara en yoksul olanıdır. Zaten ortada çok az kültür merkezi ve sanat alanı varken, bu yıkıcı zihniyetler sanat merkezlerini yıkıp AVM’ye sokmaya çalışıyor. Çünkü her şeye ticari olandan yana bakma eğilimindeler. Bu eğilimle başa çıkmak gerekiyor.
Son olarak, bu eğilimle başa çıkmak için ne yapmak gerekiyor?
İnat etmekten ve direnmekten başka yapacak bir şey yok. Mücadele edeceğiz.
(soL – Haber Merkezi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder