Akdeniz Üniversitesi'nde düzenlenen "Nasıl bir öğretim üyesi" başlıklı panele Üniversite Konseyleri Derneği yönetim kurulu üyesi Prof. Dr. İzge Günal konuşmacı olarak katıldı.
Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği’nin düzenlemiş olduğu "Nasıl bir öğretim üyesi" başlıklı panelde konuşma yapan Üniversite Konseyleri Derneği yönetim kurulu üyesi Prof. Dr. İzge Günal "öğretim üyesini tanımlamadan önce üniversitenin tanımlanması gerektiğini belirtti. Neolitik dönemden beri üniversitelerin, insanoğlunun bilgi biriktirme ve bu bilgiyi sınıflandırma eyleminin en üst kurumu olduğunu, bu kurumun iki temel işlevi olduğunu belirtti. Birinci işlevin egemen ideolojinin yeniden üretilerek toplumu ehlileştirmek olduğunu, ikinci işlevin ise bilgiyi sorgulayarak yeniden üretmek olduğunu belirtti. Bilgiyi sorgulama sürecinin ise egemen ideoloji için bir tehdit unsuru olduğu belirtildi.
Günal, öğretim üyesinin kendini bilim insanı olarak tanımlaması için egemen ideolojinin hizmetkarı olmak yerine sorgulayan, bilimi üretip topluma taşıyan kişi olması gerektiğini belirtti.
Sınıflı toplumlarda egemen gücün toplumu biçimlendirmek için okula ve özel olarak da üniversitelere hakim olmak istediğini belirten Günal, bunun için iktidarın öncelikle kendi ideolojisini oluşturması gerektiğini, sadece kendi ideolojisini oluşturan iktidarların üniversitelere müdahale ederek kontrol altına alabileceğini belirtti. Günümüzde AKP'nin yönetime gelip ideolojisinin ayrıntılarını netleştirdiği ölçüde üniversitelere müdahale edebildiği belirtildi.
Öğretim üyesinin aynı zamanda aydın olmak gibi de bir sorumluluğunun bulunduğunu belirten Günal, aydın olma sorumluluğunu da "kendi aleyhine olacağını bildiği halde doğrunun yanında olmak" olarak tanımladı. Tavır alıp sonuçlarına katlanmanın aydın ile bilim insanını 3 farklı düzlemde buluşturduğunu belirten Günal bu düzlemleri, bilgi üretmek, bilgiyi üretebilmek için eleştirel bir tavır takınmak ve bu tavrı egemen güçlere karşı özerk kılmak olarak belirtti. Niyazi Berkes, Behice Boran ve Pertev Naili Boratav'ı faşizmin gemi azıya aldığı 1940'lı yıllarda direnen "aydın öğretim üyeleri" olarak tanımlayan Günal, bu damarın süreç içerisinde kurumadığını, Onur Hamzaoğlu'nun halk yararına dik duruşu ile Dilek Hattatoğlu'nun üniversitesinde tek başına Kenan Evren'e karşı takındığı tavrın günümüze ait önemli örnekler olduğunu belirtti.
Burjuvazinin 1980'de üniversiteyi bir mücadele alanı olarak belirleyip bu alanda YÖK üzerinden örgütlendiğini belirten Günal, muhafazakar-liberal ideolojinin iktidara gelmesiyle beraber bilim insanının hem ekonomik hem de siyasal açıdan hızla proleterleştiğini belirtti. Öğretim üyesinin emeğini proje yapıp satan kişi haline geldiğini belirtti. Bu sürecin bir zorunluluğu olarak öğretim üyesinin sınıfsal bir tavır alarak hem kendi bilim insanı kimliğini hem de emeğini savunması ve burjuvaziye karşı işçi sınıfının yanında yer alması gerektiğini belirtti. Öğretim üyesinin sınıfsal tavır almasının ise bireysel bir çıkış değil, örgütlü bir hareket olması gerektiği ve öğretim üyesinin dernek, sendika ve parti gibi her türlü platformda örgütlü mücadele etmesi gerektiğini belirtti. Panel dinleyicilerin soruları ve katkıları ile son buldu.
(soL – Haber Merkezi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder