22 Şubat 2012 Çarşamba

Anadiller neden yok oluyor?


Dünya Anadili Günü dolayısıyla UNESCO’nun yayınladığı bir çalışmada Türkiye’de şu ana kadar 3 dilin yok olduğu belirtilirken, aralarında Lazca, Çerkezce, Abazaca ve Hemşince’nin de bulunduğu dillerin yok olma tehlikesi yaşadığı vurgulandı. Bu tehlikelerin nedenlerini Dilbilimci Doç.Dr. Özgür Aydın ile konuştuk.

Dünya Anadili Günü’nde diller konusunda yaşanan sorunları aktaran bir çalışma yayınlayan UNESCO’nun verilerine göre Türkiye’de var olan 3 dil artık kaybolmuş durumda. Tam 15 dil ise bu sorunla yüz yüze. Biz de bu konuda yaşanan sorunları ve nedenlerini Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dilbilim Bölümü öğretim üyesi Doç.Dr. Özgür Aydın’a sorduk.


Bugün Uluslararası Anadili Günü, öncelikle bu güne dair neler söylemek istersiniz?

Doç. Dr. Özgür Aydın:
UNESCO Genel Kurulunun 1999 yılında aldığı bir kararla 21 Şubat günü Uluslararası Anadili Günü, olarak ilân ediliyor. Anadilinin önemine işaret etmesi bakımından böyle bir günün kutlanması anlamlı görünmektedir. Dünya üzerindeki kültürel, dilsel çeşitliliğin korunmasına yönelik anlamlı adımlardan biri olduğu açık. Hele hele dünya üzerinde konuşulmakta olan kimi dillerin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu düşünüldüğünde bu günün önemi daha da artmaktadır.

Ülkemizde anadili konusunda ciddi bir baskı ortamı var. Bu durumu nasıl değerlendirmek gerekiyor?

Buradaki baskı iki türlüdür. Biri ülkemizde Türkçe dışında konuşulan dillerin eğitim dili olarak kullanılamamasıyla ilgilidir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, devletin dilini “Türkçe” olarak tanımlamakta ve Türkçe dışındaki dillerin “anadili” olarak öğretilmesini yasaklamaktadır. İster bir eğitimci ister bir dilbilimci olarak değerlendirin, bunun kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur. Üstelik anadilinde eğitim konusu Türkiye’nin “örnek” aldığı pek çok kapitalist ülkede de uygulanmıştır, uygulanmaktadır. Türkiye’deki durumun çözümü ikidilli eğitim olabilir. Bu eğitim pek çok türü vardır. İncelenirse bunlardan birinin Türkiye’de uygulanamaması için hiçbir neden yoktur.

Anayasanın 3. ve 42. maddelerine dayanarak ülkemizde konuşulan anadillerin eğitiminin yapılamamasına karşın, ilginç bir biçimde liselerde Arapça dersine izin verilmiştir. Bu uygulamada Arapça “yabancı dil” olarak değerlendirilmiştir. Oysa Arapça aynı zamanda Türkiye’de konuşulan bir “anadili”dir. Söz gelimi Kürtçe de tıpkı Arapça gibi Türkiye sınırları dışında da konuşulan bir dildir. Bu durumda tıpkı Arapça gibi Kürtçenin hem anadili / ikinci dil hem de yabancı dil olma bakımından aralarında bir fark yok gibidir. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı sadece Arapçaya bu kapıyı açmıştır.

Anadili konusundaki ikinci baskı, İngilizcenin eğitim dili olarak kullanılmasıyla ilgilidir. Emperyalizm, liberal demokrasiyi, serbest piyasayı ve hepsinden önce de İngilizceyi her derde deva olarak pazarlamaktadır. British Council daha 1935’te İngiliz çıkarlarına ve İngilizceye katkıda bulunmak için sırf yüksek öğretim bursları ve dil öğretimi araçlarını kullanmak amacıyla kurulmuştur. Bugün Türkiye’de emperyalizm hedeflerine büyük ölçüde ulaşmıştır. Eğitimin hemen hemen her kademesinde İngilizce eğitim dili olarak kullanılmaktadır. Bu da anadiline açık bir baskı olarak görülmelidir.

Türkiye'de konuşulan Ürgüpçe, Mlahso ve İbihça dilleri kaybolurken, Edirne’de konuşulan Gagavuzca, Mardin'deki Turoyo, ve İstanbul'dan Ladino, yani Yahudi İspanyolcası, Türkiye'nin ciddi tehlike ile karşı karşıya olan dilleri. Yok olma riskinin daha yoğun yaşandığı diller ise Lazca, Çerkezce, Abhazca, Romanca, Abazaca, Hemşince ve Rumca'nın Pontus lehçesi.

Dünyada her yıl birçok dil ortadan kayboluyor. Bu kapsamda dünya konuşulan dillerin karşı karşıya olduğu problemler neler?

Yüz yılda bir 3000 dilin yok olduğu tahmin edilmektedir. Bazı tahminlere göre, dünyada aşağı yukarı 6500 dil bulunmaktadır. Eğer bu doğruysa, basit bir hesapla bu dillerin aşağı yukarı yarısının bu zaman aralığı içinde varlıklarını yitireceği söylenebilir. Bu, ortalama olarak her iki haftada bir dünyanın bir köşesinde bir dilin yol olduğu anlamına gelmektedir. Dünya dillerinin %96’sı sadece bu dilin halkının %4’ü tarafından konuşulduğu için pek çok dilin tehlike altında olduğu açıkça görülecektir.

UNESCO'nun açıkladığı verilere göre Türkiye'de 3 dil kaybolurken, 15 dil de bu tehlikeyle karşı karşıya bu çerçevede bu dillerin kaybolmasında temel etken ne olmaktadır? Diller hangi noktada kaybolur?

Biraz önce belirttiğim gibi, dünya dillerinde “dil ölümü” dediğimiz durum çok hızlı bir şekilde yaşanmaktadır. Anadolu’da konuşulmakta olan üç dilin varlığını yitirmesi, 15’inin de tehlike içinde bulunması da bu anlamda şaşırtıcı değildir. Dillerin ortadan kaybolmasının elbette pek çok nedeni olabilir. Bu etkenlerin en başında o dilin konuşulduğu coğrafyada bir başka egemen dilin varlığı ve bu egemen dilin diğer diller üzerindeki baskısı gelir. Türkiye’de geçer dil Türkçe olduğundan konuşulmakta olan diğer diller çok sınırlı ortamlarda kullanılabilmektedir ancak. Diğer bir etken de İngilizcenin etkinlik alanın her geçen gün artıyor olmasıdır. Aslında sadece bu diller için değil, Türkçe için bile baskı oluşturan “dil emperyalizmi” Robert Phillipson tarafından kültürel emperyalizmin bir alt kümesi olarak tanımlanmıştır. Bu tür bir emperyalizm, gizli kapaklı yürütülen bir süreci de işaret etmemektedir. Kissinger Enstitüsü başkanı David Rothkopf dünya ortak bir dile doğru yönelirse Birleşik Devletlerin ekonomik ve siyasi çıkarlarında bunun İngilizce olması gerektiğini, ortak değerler gelişecekse bunların Amerikan değerleriyle uyumlu olması gerektiğini belirtmiştir. Zamanında çizilen bu yol haritası emperyalistler tarafından adım adım uygulanmaktadır. Bu süreçte dünyada az sayıda konuşucusu olan dillere yer yoktur.


(soL - Haber Merkezi)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder