Dünya Anadili Günü dolayısıyla UNESCO’nun yayınladığı bir çalışmada Türkiye’de şu ana kadar 3 dilin yok olduğu belirtilirken, aralarında Lazca, Çerkezce, Abazaca ve Hemşince’nin de bulunduğu dillerin yok olma tehlikesi yaşadığı vurgulandı. Bu tehlikelerin nedenlerini Dilbilimci Doç.Dr. Özgür Aydın ile konuştuk.
Dünya Anadili Günü’nde diller konusunda
yaşanan sorunları aktaran bir çalışma yayınlayan UNESCO’nun verilerine göre
Türkiye’de var olan 3 dil artık kaybolmuş durumda. Tam 15 dil ise bu sorunla
yüz yüze. Biz de bu konuda yaşanan sorunları ve nedenlerini Ankara Üniversitesi
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dilbilim Bölümü öğretim üyesi Doç.Dr. Özgür
Aydın’a sorduk.
Bugün Uluslararası Anadili Günü,
öncelikle bu güne dair neler söylemek istersiniz?
Doç. Dr. Özgür Aydın: UNESCO Genel Kurulunun 1999 yılında aldığı bir kararla 21 Şubat günü Uluslararası Anadili Günü, olarak ilân ediliyor. Anadilinin önemine işaret etmesi bakımından böyle bir günün kutlanması anlamlı görünmektedir. Dünya üzerindeki kültürel, dilsel çeşitliliğin korunmasına yönelik anlamlı adımlardan biri olduğu açık. Hele hele dünya üzerinde konuşulmakta olan kimi dillerin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu düşünüldüğünde bu günün önemi daha da artmaktadır.
Doç. Dr. Özgür Aydın: UNESCO Genel Kurulunun 1999 yılında aldığı bir kararla 21 Şubat günü Uluslararası Anadili Günü, olarak ilân ediliyor. Anadilinin önemine işaret etmesi bakımından böyle bir günün kutlanması anlamlı görünmektedir. Dünya üzerindeki kültürel, dilsel çeşitliliğin korunmasına yönelik anlamlı adımlardan biri olduğu açık. Hele hele dünya üzerinde konuşulmakta olan kimi dillerin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu düşünüldüğünde bu günün önemi daha da artmaktadır.
Ülkemizde anadili konusunda ciddi bir baskı
ortamı var. Bu durumu nasıl değerlendirmek gerekiyor?
Buradaki baskı iki türlüdür. Biri ülkemizde
Türkçe dışında konuşulan dillerin eğitim dili olarak kullanılamamasıyla ilgilidir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, devletin dilini “Türkçe” olarak tanımlamakta ve
Türkçe dışındaki dillerin “anadili” olarak öğretilmesini yasaklamaktadır. İster
bir eğitimci ister bir dilbilimci olarak değerlendirin, bunun kabul edilebilir
hiçbir yanı yoktur. Üstelik anadilinde eğitim konusu Türkiye’nin “örnek” aldığı
pek çok kapitalist ülkede de uygulanmıştır, uygulanmaktadır. Türkiye’deki
durumun çözümü ikidilli eğitim olabilir. Bu eğitim pek çok türü vardır.
İncelenirse bunlardan birinin Türkiye’de uygulanamaması için hiçbir neden
yoktur.
Anayasanın 3. ve 42. maddelerine dayanarak
ülkemizde konuşulan anadillerin eğitiminin yapılamamasına karşın, ilginç bir
biçimde liselerde Arapça dersine izin verilmiştir. Bu uygulamada Arapça
“yabancı dil” olarak değerlendirilmiştir. Oysa Arapça aynı zamanda Türkiye’de
konuşulan bir “anadili”dir. Söz gelimi Kürtçe de tıpkı Arapça gibi Türkiye
sınırları dışında da konuşulan bir dildir. Bu durumda tıpkı Arapça gibi
Kürtçenin hem anadili / ikinci dil hem de yabancı dil olma bakımından
aralarında bir fark yok gibidir. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı sadece Arapçaya
bu kapıyı açmıştır.
Anadili konusundaki ikinci baskı,
İngilizcenin eğitim dili olarak kullanılmasıyla ilgilidir. Emperyalizm, liberal
demokrasiyi, serbest piyasayı ve hepsinden önce de İngilizceyi her derde deva
olarak pazarlamaktadır. British Council daha 1935’te İngiliz çıkarlarına ve
İngilizceye katkıda bulunmak için sırf yüksek öğretim bursları ve dil öğretimi
araçlarını kullanmak amacıyla kurulmuştur. Bugün Türkiye’de emperyalizm
hedeflerine büyük ölçüde ulaşmıştır. Eğitimin hemen hemen her kademesinde
İngilizce eğitim dili olarak kullanılmaktadır. Bu da anadiline açık bir baskı
olarak görülmelidir.
Türkiye'de konuşulan Ürgüpçe, Mlahso ve
İbihça dilleri kaybolurken, Edirne’de konuşulan Gagavuzca, Mardin'deki Turoyo,
ve İstanbul'dan Ladino, yani Yahudi İspanyolcası, Türkiye'nin ciddi tehlike ile
karşı karşıya olan dilleri. Yok olma riskinin daha yoğun yaşandığı diller ise
Lazca, Çerkezce, Abhazca, Romanca, Abazaca, Hemşince ve Rumca'nın Pontus
lehçesi.
Dünyada her yıl birçok dil ortadan
kayboluyor. Bu kapsamda dünya konuşulan dillerin karşı karşıya olduğu
problemler neler?
Yüz yılda bir 3000 dilin yok olduğu tahmin
edilmektedir. Bazı tahminlere göre, dünyada aşağı yukarı 6500 dil
bulunmaktadır. Eğer bu doğruysa, basit bir hesapla bu dillerin aşağı yukarı
yarısının bu zaman aralığı içinde varlıklarını yitireceği söylenebilir. Bu,
ortalama olarak her iki haftada bir dünyanın bir köşesinde bir dilin yol olduğu
anlamına gelmektedir. Dünya dillerinin %96’sı sadece bu dilin halkının %4’ü
tarafından konuşulduğu için pek çok dilin tehlike altında olduğu açıkça
görülecektir.
UNESCO'nun açıkladığı verilere göre
Türkiye'de 3 dil kaybolurken, 15 dil de bu tehlikeyle karşı karşıya bu
çerçevede bu dillerin kaybolmasında temel etken ne olmaktadır? Diller hangi
noktada kaybolur?
Biraz önce belirttiğim gibi, dünya dillerinde
“dil ölümü” dediğimiz durum çok hızlı bir şekilde yaşanmaktadır. Anadolu’da
konuşulmakta olan üç dilin varlığını yitirmesi, 15’inin de tehlike içinde
bulunması da bu anlamda şaşırtıcı değildir. Dillerin ortadan kaybolmasının
elbette pek çok nedeni olabilir. Bu etkenlerin en başında o dilin konuşulduğu
coğrafyada bir başka egemen dilin varlığı ve bu egemen dilin diğer diller
üzerindeki baskısı gelir. Türkiye’de geçer dil Türkçe olduğundan konuşulmakta
olan diğer diller çok sınırlı ortamlarda kullanılabilmektedir ancak. Diğer bir
etken de İngilizcenin etkinlik alanın her geçen gün artıyor olmasıdır. Aslında
sadece bu diller için değil, Türkçe için bile baskı oluşturan “dil
emperyalizmi” Robert Phillipson tarafından kültürel emperyalizmin bir alt
kümesi olarak tanımlanmıştır. Bu tür bir emperyalizm, gizli kapaklı yürütülen
bir süreci de işaret etmemektedir. Kissinger Enstitüsü başkanı David Rothkopf
dünya ortak bir dile doğru yönelirse Birleşik Devletlerin ekonomik ve siyasi
çıkarlarında bunun İngilizce olması gerektiğini, ortak değerler gelişecekse
bunların Amerikan değerleriyle uyumlu olması gerektiğini belirtmiştir.
Zamanında çizilen bu yol haritası emperyalistler tarafından adım adım
uygulanmaktadır. Bu süreçte dünyada az sayıda konuşucusu olan dillere yer
yoktur.
(soL - Haber Merkezi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder