24 Şubat 2012 Cuma

Hocalı Katliamı bahanesiyle Ermeni düşmanlığı


İstanbul afişlerle donatıldı…

İstanbul, "Ermeni yalanına sessiz kalma" afişleriyle donatıldı. Belediyelerin bilbordlarında, otobüs duraklarında ve duvarlarda sıkça rastlanan nefret içerikli afişlerle ilgili İHD'den açıklama geldi: "Hocalı Katliamı bahane edilerek Ermeniler terörize edilmeye çalışılıyor."

Afişlerde Hocalı katliamından “Hocalı Soykırımı” diye bahsedilmesi dikkat çekti. İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Irkçılığa ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon, belediyelerin bilbordlarında, otobüs duraklarında ve duvarlarda sıkça rastlanan "Ermeni yalanına sessiz kalma" yazılı ırkçı afişlerle ilgili açıklama yaptı. 

Açıklamada şöyle denildi: "İstanbul 'Ermeni yalanına sessiz kalma' afişleriyle donatıldı. Metro istasyonları, bilbordlar bu afişlerle kaplı. 'Ermeni yalanı'nın ne olduğunu merak edecek olursanız, görürsünüz: Altta Hocalı katliamını protesto mitingine çağrı yapılmakta. Hocalı Katliamı da dahil, dünyanın neresinde olursa olsun insan hayatına kast eden bütün girişimleri kınamak bir insan hakkıdır. Ancak can kayıplarını başka amaçlarla istismar ederek, olaylarla etnik ve dinsel köken dışında hiçbir ilişkisi olmayan, başka bir coğrafyada yaşayan bir toplumun tamamını hedef göstermek için kullanmak hak değil, tersine en temel haklardan insan haysiyetine, güven içinde yaşama ve eşit muamele hakkına saldırıdır."

Afişlerin amacının Hocalı katliamını protesto etmek olmadığını belirten İHD, bu afişlerle Ermenilerin hedef alındığını kaydetti. İHD, "Yapılan ırkçılıktır. Nefret söylemidir. Bir toplumu ve onun bireylerini düşman olarak hedef göstermektir. Bu afişler Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı Ermenileri hedef almaktadır" dedi. 

Açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Afişlerle aşağı yukarı aynı günlerde Bayburt'ta belediye başkanı 'Dininin, namusunun, kininin davacısı bir gençlik istiyoruz' diyordu. Belediye başkanı, Bayburt'un düşman işgalinden kurtuluşunun 94. yıl dönümü kapsamında, kentin Ermeniler tarafından işgal edilmesi ve Türkler tarafından kurtarılmasını canlandıran, düşman 'Ermeni' figürlerinin kullanıldığı temsili gösterileri bu sözlerle savundu. Evet, belediye başkanı 'kinci bir gençlik' istiyor! Tıpkı İstanbul'a kin ve nefret yayan afişler gibi! Biz insan hakları savunucuları, milliyetçilik, ırkçılık, ayrımcılığa karşı olan herkesi, ama herkesi, bu yükselen düşmanlık dalgasına karşı güçlü bir cepheyi, farklılıklara karşı nefretin ve şiddetin reddi, insan hakları, adalet, kendi kendiyle yüzleşme kültürünü besleyen bir cepheyi örmeye çağırıyoruz."



ROBER KOPTAŞ: HOCALI NEYİ ÖRTÜYOR? VEYA, HOCALI VE SAMİMİYET...


Agos Gazetesi Yayın Yönetmeni Rober Koptaş da Hocalı afişlerini yazdı:

‘Ermeni yalanına sessiz kalma’ diye koca koca harflerle duyurulan miting çağrısından bir türlü kaçamıyoruz son günlerde. Yerin üstünde, en işlek caddelerdeki billboard’larda; yerin altında metro istasyonlarında, nereye gitsek oradalar. Tedirgin adımlarla uzaklaşıyoruz çoğu zaman. Olur a, birileri büyük günahımızı, Ermeni olmaklığımızı anlar, ‘Vay seni gidi yalancı!’ diye üzerimize çullanır… 

26 Şubat’ta 20. yıldönümü nedeniyle anılacak olan Hocalı Katliamı için, Taksim Meydanı’ında bir miting düzenlenecek. “Hocalı soykırımı bir daha yaşanmasın, sen de katıl!” çağrısına yer verilen afişte, 26 Şubat 1992’de ne oldu sorusunun altında, şu cümleler yer alıyor: “Ermeni ordusu bir gecede Hocalı şehrini yok etti. Hocalı’da bir soykırım yaşandı. Azerbaycan toprağı, Türk yurdu Hocalı, 22 yıldır Ermenistan işgalinde. 1 milyon insan sürüldü. Binlerce masum katledildi. Bir daha Hocalı, Srebrenitsa, Hama ve Humus yaşanmasın diyorsanız, 26 Şubat Pazar, saat 14’te Taksim’de olalım.” 

Hocalı’da öldürülen masum canlar için acı duymamak elde mi? O fotoğraflardaki parçalanmış bedenlere yürek sızısı duymadan bakabilmek mümkün mü? İster Azeri, ister Kürt, ister Türk olsun, masum insanların katledilmesinden sevinç duymak insanlığa sığar mı? 

Ama gelin, eğri oturup doğru konuşalım. Ben diyorum ki, Türkiye’de bugün Hocalı’nın bu kadar büyük bir kampanyayla anılmasının ardında, 1915’in konuşulmasını engellemek, bu konudaki tartışmayı bastırmak ve bu konuda milliyetçi bir yığınak yaparak milliyetçi-ulusalcı söyleme yeni cephaneler sağlamak çabası var. Yok diyebilir misiniz? 

Azerbaycan ve Karabağ meselesi, Türkiye’de yıllardır derin devletin cirit attığı verimli bir saha oldu. Soydaşlık, kardeşlik, iki devlet - tek millet söylemleriyle oluşturulan sıkı bağlar, Türkiye’nin iç ve dış siyasetine ambargo koymak için kullanıldı daima. Kardeş Azerbaycan’da darbe girişimlerine destek vermek bu siyasanın en belirgin örneklerinden biri değil miydi? Daha dün Ermenistan’la diplomatik ilişkileri başlatan, sınırların açılmasını sağlayacak protokoller, Azerbaycan lobisi kozunun ileri sürülmesi ve Başbakan Erdoğan’ın bile isteye kendini bu milliyetçi-ulusalcı politikaya rehin vermesi sonucunda tarihin çöp sepetini boylamadı mı? 

Bugün kalabalıkları Hocalı’yı anmak için Taksim’de toplanmaya çağıranlar gerçekten masum insanları mı anıyorlar? Yoksa başka masum ölülerin anılmasını engellemeye mi çalışıyorlar? Hocalı’yı soykırım olarak adlandıranlar, Azerbaycan Ermenilerinin benzer travmalarının, mesela Sumgayit’in lafının edilmesine tahammül edebilir mi? Madem ki Hocalı bir soykırım ve onlar soykırımların tekrarlanmasını istemiyorlar, 1915’in masumlarını da aynı kalp acısıyla anabilirler mi? Hocalı soykırımı bir daha yaşanmasın dileğinin yanına, Ermeni soykırımı bir daha yaşanmasın cümlesini eklemeyi zihinlerinden geçirebilirler mi? "Ermeni yalanına sessiz kalma" diyenler, kendi yalanlarının üstünü örtmeye çalışıyor olmasın. Hocalı, Sumgayit, Karabağ, Uludere, Der Zor… Yaşadığımız coğrafyanın bahtsızlık nişaneleri. Oralarda ölen onlarca, binlerce, yüzbinlerce masum insan, bizlerin vicdanında, halkların barışçı geleceğine dair umudu borçlu olduğumuz kurbanlar... Bizim tek samimiyet testimiz, onların hiçbirini diğerine yeğ tutmamaktan geçiyor. Ne yazık ki, Hocalı katliamının 20. yıldönümünde, Taksim böyle bir samimiyete sahne olmayacak.



Demokrat Haber


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder