1 Nisan 2012 Pazar

Elektrik zammı neyin habercisi?

Hükümet uzun bir süredir enerjide dışa bağımlılığı ve hatta yapılan zamları nükleer enerji ve HES'ler konusunda hızlanmak için kullanıyor. Son zamlar ile birlikte yine aynı söylemin yükseltildiği görülüyor. Nükleer ve HES'ler ise büyük çevre katliamı olması yanı sıra dışa bağımlılığı da azaltacak gibi görünmüyor.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından yapılan ve 1 Nisan’dan itibaren geçerli olacağı açıklanan elektrik zammı ‘1 Nisan Şakası’ yorumlarına neden oldu. Ancak kilowatsaat başına ortalama 8.1 oranında açıklanan elektrik zammı şaka değil, gerçekti.

Enerji Bakanı Taner Yıldız zammın ardından gelen tepkiler üzerine yaptığı açıklamada bu artışın nedeni olarak Ortadoğu’daki istikrarsızlığı ve döviz artışını gösterdi.

Türkiye yaklaşık beş yıldır artan bir hızla aynı propagandaya maruz bırakılıyor. Enerji söz konusu olduğunda Başbakandan başlayarak kabinenin bütün üyeleri neredeyse aynı nakaratı tekrarlıyorlar: “enerjide dışa bağımlıyız, acilen yerli kaynaklara yönelmemiz lazım.”

Öyle ki bu uğurda neredeyse ülkenin büyün su kaynakları üzerinde binlerce HES projesine izin verildi. Bilim ve akıldan yoksun, halkın yaşam alanlarını ve doğayı katleden HES projelerini de enerjide dışa bağımlılığı giderecek bir araç olarak dayattılar. Enerjideki dışa bağımlılığın cari açığa neden olduğu yönündeki açıklamalar da kabine üyelerinin sıklıkla tekrarladıkları bir argüman.

Cari açığın suçlusu enerji mi?

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, 12 Mart tarihli açıklamasında, 2011 yılında 54,1 milyar dolar olan enerji ithalatının, 2012 yılında 65 milyar dolara ulaşabileceğini belirterek bunun da cari açık rakamına ekstradan 10-11 milyar dolar ilave katkı anlamına geldiğini söyledi.
HES’ler konusunda kabinenin en ateşli savunucusu olan Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ise her fırsatta yinelediği benzer cümleleri en son geçtiğimiz hafta Gümüşhane’de tekrarladı: ''HES yapılması geç kalınmış bir olay. Bundan 30 yıl önce yapılması gerekirdi. HES'ler bizim elektriğimizin sigortası… Enerjimiz dışarıya bağımlı. 45 milyar dolar her yıl dışarıya enerjiden dolayı para veriyoruz. Cari açığımızın temel sebebi de bu. Dolayısıyla HES'ler ülkemizde gerçekten kalkınmanın lokomotifi olacak.”


Dünyanın terk ettiği teknolojiyi baş tacı ediyoruz

Bakan Eroğlu, dünyanın giderek terk ettiği ve Türkiye’nin ayağına kurşun sıkarcasına plansızca devreye soktuğu HES’lerin çok geç kaldığını ve en kısa zamanda kaybedilen zamanın telafi edilmesi gerektiğini söylüyor. Anadolu’nun dört bir yanındaki vadileri katleden projelerin cari açığa ve enerjide dışa bağımlılığa nasıl bir ilaç olacağı giderek daha çok tartışılıyor. Halk enerji üretimine değil, HES’leri enerji üretme bahanesiyle bir cinayet işleme aracı olarak kullanılmasına karşı. Dünyanın bir çok ülkesi barajlarını sökmeye başladı. Türkiye’nin şimdilik gündeme getirmekten korktuğu, Keban, Seyhan gibi ekonomik ömrü dolmaya başlayan barajlarının, yanlış çevre politikalarının da etkisiyle rusubatla dolduğu gerçeği yakın zamanda daha büyük tartışmalara yol açacak.


Dertleri enerji üretmekse hep birlikte çalışalım

Kırsalda konuştuğumuz köylülerin hemen hepsi “enerji üreteceklerse kazma kürek hep birlikte biz de çalışalım. Ama bizi yaşadığımız yerden etmesinler” diyor.


İktidar partisinin ve yandaşlarının anlamadığı ya da anlamazdan geldikleri nokta tam da bu.

Milliyet’ten Metin Münir 15 Mart tarihli yazısında da cari açık tartışmalarına değinerek bu gerçeğin altını çiziyordu. Cari açığın bu yıl 60 milyar dolar olarak gerçekleşmesinin beklendiğini yazan Münir, bunun 51 milyar dolarlık kısmının enerji ithalatından kaynaklanacağını belirtiyor. Enerji ithalatının toplam ithalatın yaklaşık yüzde 24’ünü, cari açığın ise yüzde 84’ünü oluşturduğunu belirten Münir bunun daha da yükselebileceğinin altını çiziyor.

‘Ne biçim bir ülkede yaşıyoruz, biz ne yapıyoruz!'

Türkiye kalkındıkça enerji ihtiyacı arttığını, enerji ihtiyacı arttıkça enerji faturası ve buna bağlı olarak da cari açığın büyüdüğü gerçeğini dile getiren Münir Türkiye’nin içine düştüğü kısır döngüyü ve enerji seçenekleri açısından ortaya çıkan kaotik durumu şöyle aktarıyor: “Bu açıdan bakılınca hükümetin nükleer santral kurmak ve akarsuları elektrik enerjisinde kullanmak istemesini anlamak mümkün. Ama bu işleri bu kadar hazırlıksız, programsız, amatörce yapmak şart mı idi? Ve bu kargaşa noktasına getirmek? Nükleer santral yapılıyor ama hâlâ düzenleyici ve denetleyici kurum yok. Zaten dışa bağımlılığı azaltmayacak. Ruslara gaz parası ödeyeceğimize nükleer parası ödeyeceğiz. Hidroelektrik santralların çoğunun da standartları şüpheli. Üzerine değişik şirketlerin santral kurduğu akarsuların rejimi karışık. Değişik aşamalarda yüzlerce proje var ama doğru dürüst bir denetim sistemi oturtulmuş değil. Kömürde durum tam bir kaos. Enerji politikasının akıntıya kapılmış bir görünüşü var. Ülkenin şiddetle enerjiye ihtiyacı var. Ve nasıl olursa olsun bu ihtiyacı karşılamayı düşünmekten enerji ithalat faturasını küçültmeyi düşünmeye kimsenin vakti yok. Konunun duayenlerinden Prof. Osman Sevaioğlu’nun dün yazdığı gibi: ‘Tedbir yok, model geliştiren yok, düzenleme yok, strateji yok, öngörü yok, hesap yok, kitap yok, vizyon yok, tartışma yok. Çözüm yok. Ne biçim bir ülkede yaşıyoruz? Ne biçim bir piyasamız var? Biz ne yapıyoruz?”


Halka yutturulan iki yüzlü enerji politikası

Enerji konusunda sağduyulu birçok uzmanın ve araştırmacının da benzer tespitleri var. Genel olarak Türkiye’nin enerji politikası ve hareket eden her su kaynağına ‘ateş eder’ gibi projelendirilen HES’lerin her fırsatta dile getirilen ‘cari açık’ ve ‘dışa bağımlılık’ konusunda ne kadar derde derman olacağı sorusunun tatmin edici bir yanıtı hala yok. Enerjide dışa bağımlılık argümanı, AKP’nin tabanına ve genel olarak Türk halkına yutturmayı başardığı en büyük zokalardan biri. Çünkü bu argüman, AKP iktidarı boyunca enerji konusunda uygulanan politikalarla dışa bağımlılığın daha artacağı gerçeğinin üzerini örten ‘milliyetçi’ bir söylemden öteye gitmiyor. Türkiye’nin sahip olduğu doğal kaynakları ‘sıcak para’ uğruna her alanda neoliberalizmin sömürüsüne açan AKP’nin ikiyüzlü politikası ne yazık ki medya gücüyle halka yutturuluyor.
15 Kasım 2011 tarihli başka bir enerji haberini aktaralım: “İlk elektrik ihracatını Yunanistan'a gerçekleştirecek olan Akenerji, bu ay içinde 3 milyon 600 bin kilovatsaat enerji iletecek. Akenerji Genel Müdürü Ahmet Ümit Danışman, ‘Bu fırsat bizim için önemli. Uluslararası ticarette aktif olarak rol oynamaya devam edeceğiz."


Avrupa'ya enerji satacağız!

HES yatırımlarında hiç konuşulmayan konulardan biri de Türkiye’nin kendi kaynaklarını ve yaşam alanlarını yok ederek giriştiği bu sürecin ardından ne kaybedeceği. Çünkü üretilecek enerjinin bir kısmının AB ülkelerine satılacağı gerçeği kamuoyunun gündeminden uzak tutuluyor. Örneğin henüz ÇED aşamasında olan Isparta- Yukarı Köprüçay Havzası’nda projelendirilen Kasımlar Barajı ile ilgili başvuru dosyasında bu konuda şu bilgilere yer veriliyor: "Kasımlar Barajı ve HES Türkiye ekonomisine ve enerji pazarına katkıda bulunacaktır. Bunun yan ısıra Türkiye'nin ürettiği 'yeşil enerji' miktarına katkıda bulunacak, Kyoto Konferansı kayıtlarına göre, halihazırda enerjilerinin yüzde 22'sini 'yeşil enerji' olarak tüketmeleri gereken Avrupa ülkelerine enerji ihracatı imkanına da katkı sağlayacaktır.”


Katliamın faturası ağır olacak

Türkiye’nin enerji konusundaki politikasızlığı ve kaynaklarını birçoğu ehliyetsiz, kar hırsından başka bir amacı olmayan şirketlerin katletmesine göz yuman tavrının faturası yakın gelecekte daha çok ağırlaşacak. Üretime alınan yüzlercesiyle birlikte 2 binin üzerindeki HES projesinin tahrip ettiği yaşam alanlarına rağmen halkın refahına bir katkı sağlamadığı gerçeğini görmek gerekiyor.


Son elektrik zammıyla birlikte faturalara yansıyan oranlar ve kamu paylarını tartışmak adeta milli folklor oldu. Ancak dünyanın en pahalı elektriğini kullanan Türk halkının iktidarın enerji politikalarını temelden sorgulamadığı sürece bu uygulamaların, Özallı yıllarda sıklıkla dillendirilen ve giderek bir ‘takılma’ cümlesi haline gelen ‘yol, su ve elektrik’ olarak geri dönmeye devam edecek…

Yusuf Yavuz

(Sol – Haber Merkezi)

1 yorum: