Pozantı skandalını ortaya çıkaran muhabirler, bir ay önce de gözaltına alınmıştı. Eğer o zaman salınmasalardı, kamuoyu ne onların mahkûmiyetini, ne de Pozantı'daki vahşeti duymayacaktı. AKP'nin gazeteciler üzerindeki baskısında niye sadece "ünlülerin" önemsenmemesi gerektiği, bu örnekten anlaşılmalı.
Bugün Adana'da Dicle Haber Ajansı (DİHA) Bürosu, BDP İl ve İlçe binaları, Gülbahçesi Demokratik Kültür ve Dayanışma Derneği, KURDÎ-DER binası ve çok sayıda eve düzenlenen polis operasyonları sonucu 40'a yakın kişi gözaltına alındı.
Gözaltına alınanlar Adana Adli Tıp Kurumu'nda sağlık kontrolünden geçirildikten sonra İl Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. Dosyada gizlilik kararı olduğu için gözaltı gerekçesi öğrenilemedi.
Yapılan operasyonlarda gözaltına alınanlar arasında bulunan Dicle Haber Ajansı'na bağlı muhabirlerin isimleri Ali Buluş, Özlem Ağuş ve Hamdullah Keser. Bu isimler, DİHA'nın Adana bürosu muhabirleri.
Ve Pozantı'da yaşanan dramı haberleştirerek, Türkiye'nin duymasını sağlayan isimler.
Yine Adana bürosundan olan ve Pozantı haberlerinde imzası bulunan Zeynep Kuriş ile Özlem Ağuş, bundan üç hafta önce, 14 Şubat 2012 tarihinde Batman’da çıkan çatışma sonucu yaşamını yitiren PKK’li Murat Şakar’ın cenaze törenine katıldıkları için gözaltına alınmışlardı.
Genelde pek olmaz ama, salındılar. Eğer salınmasalardı, belki de Pozantı'da yaşanan vahşetten Türkiye'nin haberi olmayacaktı.
Ve 3 DİHA muhabiri bugün yeniden gözaltına alındı.
"Tanınmayan gazeteciler" neden önemli, daha iyi görüldü
3 DİHA muhabirinin yaşadıkları, 2 operasyon arasındaki kısa sürede Pozantı'da çocuk mahkumlara uygulanan tecavüz vahşeti gibi sarsıcı bir olaydan kamuoyunu haberdar etmesi, son hazırlanan listeye göre 104 gazetecinin tutuklu bulunduğu Türkiye'de televizyona çıkmayan, ün sahibi olmayan, "tanınmayan" gazetecilerin halkın haber alma hakkı açısından ne kadar kritik olduğunu da göstermiş oldu.
AKP'nin gazetecileri içeri tıktığı operasyonlara bu gözle de bakmak gerekiyor.
(soL- Haber Merkezi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder