Hey Tekstil işçileri direnişlerinde bir buçuk
ayı geride bıraktılar. Her gün bir araya gelmenin neden gerekli olduğuna dair
konuşuyorlardı. Hey Tekstil işçileri fabrika önünde direnişlerine devam ederken
çevre fabrikalardan ziyarete gelen işçilerle de bir araya gelmek için kurultay
gerçekleştirdiler.
Akçadağ-Elbistan Eğitim Kültür ve Sağlık
Vakfında (AKEL) gerçekleşen kurultayda işçiler çalışma koşullarını direniş
boyunca öğrendiklerini ve bundan sonra neler yapacaklarını konuştular.
Kurultaya HDK İstanbul Milletvekili Levent
Tüzel, akademisyenler, sendikacılar ve Evrensel Gazetesi Yazı İşleri Müdürü
Fatih Polat da katıldı. Hey Tekstil’in çevresinde bulunan bazı fabrikalardan
işçiler ise kurultayın yapıldığı saatte çalıştıkları için mektup gönderdiler.
Hey Tekstil dışındaki fabrikalardan kurultaya
katılan işçiler, kötü koşullarda çalıştıklarını, 4-5 yıldır ücretlerine zam
yapılmadığını, örgütlü olmadıkları içinde bu durumlara karşı mücadele
edemediklerini ifade ettiler.
BİR ARAYA GELMENİN ÖNEMİNİ ÖĞRENDİK
Hey Tekstil işçilerinin sözcülerinden Melek
Sönmez, kurultayı sorunlarını tartışmayı ve deneyimlerini diğer fabrikalara
aktarabilmek için düzenlediklerini söyledi.
Sönmez, Aynur ve Süreyya Bektaş’ın 8
makineyle başladığı bu yolculukta işçiler sayesinde fabrikalar açabildiklerini,
patron olabildiklerini kaydetti.
Patronlarının teşvikler alarak Çerkeş’te,
Batman’da, Nevşehir’de de fabrikalar açtığını, oradaki işçilerin durumunun da
aynı olduğunu dile getiren Sönmez, “2008’den beri bütün haklarımız elimizden
alındı. Bunları biz kendi aramızda konuşuyorduk. Sabahlara kadar çalışmalar
artı. Ve bu koşullarda 2012’ye kadar geldik. Bir gün fabrikaya gittiğimizde
paralarımızı alamayınca bin türlü yalanla bizi kandırmaya çalıştılar.
Aldatmacaları bir türlü bitmedi. Bizde ara ara eylemler yaptık. Sendikalı
olmayı bir türlü başaramadık. Ne olduğunu bilemedik aslında. Biz Batman’da
yaşananlarla burada yaşananların aynı olmasından hatta tüm fabrikalarda
koşulların aynı olduğunu ve bir arada olmadan bunun çözülmeyeceğini anlayamadık”
diye konuştu.
Sönmez, Haklarının son kuruşunu alana kadar
birlikteliklerini bozmayacaklarını dile getirdi.
EMEKÇİLER KENDİ SİYASETİNİ YAPMALI
Yrd. Doç. Dr Özgür Müftüoğlu, Hey tekstil
işçilerinin yıllardır emek verdikleri fabrikadan, hiç vicdanlar sızlamadan
atıldıklarını, patronların işçilerin hakları için mücadele etmesini engellemek
için örgütsüzlüğü dayattığını, Hey işçilerinin bu durumda olduğunu
söyledi.
Hey Tekstil’in halktan toplanan vergilerle
(teşvik) kurulan bir fabrika olduğunu, bu yüzden işçilerin fabrikası olduğunu
belirten Müftüoğlu, “Bugün kendi fabrikanızda kazanmış olduğunuz hakları da
alamıyorsunuz. Bu mücadeleniz bir güvercinin yavrusunu beslemek için yem
toplaması kadar meşrudur. Bunun karşısında hiçbir güç duramaz. Önemli olan
birlikte dayanışma içinde olmalıyız. Elbette tek başına hiçbir şey yapılamaz.
Bu havzada yüzlerce işçi aynı sorunu yaşıyor. Buradaki mücadele hepsinin
sorunudur. Birlikte hareketi sağlamak gerekir” diye konuştu.
Hükümetlerin hiçbir zaman işçinin yanında
olmadığını belirten Müftüoğlu, bir avuç sermayedarın çıkarları için politikalar
yürüttüğünü kaydetti.
Hükümetlerin bu politikalarına karşı
işçilerin de örgütlü davranarak, siyaset yapması gerektiğini söyleyen
Müftüoğlu, “Eğer ekmek istiyorsak siyaset yapmak zorundayız. Sermaye nasıl
kendi siyasetini yapıyorsa işçiler, emekçiler de siyasetini yapmalı. Emekten
yana partilerde siyaset yapmalıyız. Aksi takdirde tek başımıza kalırız” dedi.
DİRENİŞİ TÜM PLATFORMLARA TAŞIYACAĞIZ
Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu adına konuşan
Tez Koop-İş 5 No’lu Şube Başkanı Rabia Özkaraca Över, Hey tekstil işçilerinin
hem direnerek hem de çevrelerindeki fabrikaların işçilerine örgütlenin çağrısı
yapmalarının çok önemli olduğunu dile getirdi.
“Bu kurultayları aslında sendikalar yapmalı,
sizin bu yaptığınız herkese bir ders niteliğinde. Buradan çok not alarak
gidiyorum. Tüm platformlarda anlatacağım. Sadece Hey Tekstil’de değil her yerde
sermaye ekmeğimizden suyumuzdan peşin peşin aldıkları vergilerle Aynur Bektaş
gibi patronlara kredi veriyorlar ve bu kredi ile sömürü çarklarını daha da
büyütüyorlar. İşten atıldıktan sonra kimlerin sizin karşınızda olduğunu,
kimlerin yanınızda olduğunu görmeniz sınıf bilinciniz oluşmasıyla ilgilidir”
diyen Över, Hey Tekstil işçilerinin bundan sonraki görevlerinin deneyimlerini
diğer örgütsüz işçilere aktarmak olduğunu vurguladı.
Yrd. Doç. Dr Nilgün Ongan, bu sömürü çarkı
içinde emekçi olmanın zor olduğunu ama kadın emekçi olmanın daha zor olduğunu
kaydetti. Ongan, “Bursa’da kadın işçiler yanarak ölmüştü. Biri üç aylık
hamileydi. Kapitalizm kadınların analık hakkını da sömürür. Kadınların emzirme
süt izni gibi birçok hakkı var ama bunları kullanamazsınız patronlar buna izin
vermez. İşte çalışan kadın olmak zordur ama direnen kadın olmak daha zordur.
Kadınlar çok zor koşullarda direnirler. Kadın işçilerinin özgürleşmesi bütün
sınıfın özgürleşmesidir” diye konuştu.
HAVZADA ÖRGÜTLENME BAŞLAYACAK
Kurultayda Güneşli havzasındaki bütün
fabrikalarda sendikal örgütlenme için çalışmanın başlatılması, kadın işçilerin
ücretsiz kreş, doğum izni, emzirme saati, fazla ve zorunlu mesailerin
kaldırılması gibi talepleri için mücadele yürütülmesi, Hey direnişi boyunca
daha önceki direnişlerde olduğu gibi yanlarında olan, emekten yana basın yayın
kuruluşlarını desteklemek, Güneşli sanayi bölgesinde örgütlenmenin ve sendika
çalışmasının yürütülmesi için bölge komitesinin oluşturulmasını karar altına
aldı.
DİRENİŞ HER ALANA YAYILMALI
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) İstanbul
Milletvekili Levent Tüzel: Direnişinizi
bir tecrübeye taşımak için buradasınız. Dünyamızın, ülkemizin işçi sınıfımızın
geleceğini, sorunlarını konuşup çözümler tartışırız bu kurultaylarda.
Kurultaylar geleceğimizi belirleyecek toplantılardır. Bu toplantıları sermaye
medyasında seyretmek mümkün değildir. Ama işçi basını, bu toplantıları ortak
bir kültüre, ortak bir bilince, tecrübeye dönüştürmek için yine bizim
yanımızdadır.
Örgütlü olabilme meselesi bir arada olabilme meselesi. Biz bunu bugün en iyi şekilde görüyoruz ve yaşıyoruz. O yüzden de gece gündüz çalışıp, sokaklara atılırız. Ama diğer taraftan da öyle bir noktaya gelmişiz ki “Hak verilmez alınır”, “Zafer direnerek kazanılır” demişiz. İşçi basınında bir haber vardı. Adana’da bir kadın emekçi hayatına intihar ederek son verdi. Çocuğunu geçindirecek bir işi olmadığı için, evine götüreceği bir ekmeği olmadığı için intihar etti. Bu intiharlar bizim toplumumuzda çokça olan şeyler. Tıpkı iş cinayetleri gibi ama bunlar görünmüyor. Görünür olmasını sağlamak ancak bir toplumsal refleksle hepimizin sesinin yükselmesiyle olacaktır. Emekçilerin bir araya gelmesiyle olur. Direnişin her alana yayılması için hepimize çok görev düşüyor. Hep birlikte bunu başaracağız.
Örgütlü olabilme meselesi bir arada olabilme meselesi. Biz bunu bugün en iyi şekilde görüyoruz ve yaşıyoruz. O yüzden de gece gündüz çalışıp, sokaklara atılırız. Ama diğer taraftan da öyle bir noktaya gelmişiz ki “Hak verilmez alınır”, “Zafer direnerek kazanılır” demişiz. İşçi basınında bir haber vardı. Adana’da bir kadın emekçi hayatına intihar ederek son verdi. Çocuğunu geçindirecek bir işi olmadığı için, evine götüreceği bir ekmeği olmadığı için intihar etti. Bu intiharlar bizim toplumumuzda çokça olan şeyler. Tıpkı iş cinayetleri gibi ama bunlar görünmüyor. Görünür olmasını sağlamak ancak bir toplumsal refleksle hepimizin sesinin yükselmesiyle olacaktır. Emekçilerin bir araya gelmesiyle olur. Direnişin her alana yayılması için hepimize çok görev düşüyor. Hep birlikte bunu başaracağız.
DİRENİŞÇİ İŞÇİLERİN GÖRÜŞLERİ
Ayla Algan: 8 işçiyle başladık işe, gece gündüz çalıştık. Erkekler bayram namazı
kılmaya giderken biz evlere gittik sabaha kadar çalıştık. Çok zulüm gördük.
Engelli arkadaşlarımız kullanmasın diye asansörler kapandı. Hiç gerekçe
göstermeden kapı dışarı edildik. Sendikalar geldiğinde bizi dışarıya
çıkarmadılar. Birbirimize sahip çıkmayacağımızı düşündüler ama öyle olmadı. 61
yaşındayım ilk iki sene sigortam yapılmadı. Belki şimdi emekli olacaktım ama
olmadı. Hakkımızı alana kadar bir aradayız.
Kadriye Bodur: Özellikle direniş boyunca yanımıza olan
herkese teşekkür ederim. 6 senedir çalışıyorum. Ne öğrendin diye sorarsanız
koskoca bir hiç diyebilirim. Bizler Hey Tekstil gibi firmalarda sadece
patronlarımızı zengin ediyoruz. Biz maalesef bazı gerçekleri dışarıda öğrendik
acı bir tecrübeyle bir arada olmamız gerektiğini öğrendik. Bizi ziyarete gelen
sendikalı işçilerden çok şey öğrendik. Bu kurultaydan herkese çağrı yapıyorum,
dayanışmamız gerekiyor. Sendikaların bu konuda daha ısrarcı olması gerekiyor.
Hakan Oğuz: Güneşli havzasında yüzden fazla fabrika var.
Bunların çok azı sendikalı. İş güvenceleri yok. Bundan sonra gittiğimiz
işyerlerinde bunu konuşmalıyız. Ben sendikasız çalışıyordum hiçbir şey
bilmiyordum. Benim de öğrenmem gerekirdi ama sendikaların da bu konuda daha
ısrarcı olması gerekirdi.
İsmail Tekin: Ben 1998’de deri fabrikasında çalıştım. Biz
sendikalı olduğumuz için bizim bir temsilcimiz vardı. Sendikalı olarak
çalıştığımızda durumumuz daha farklıydı. Bu çok önemli. Biz bundan sonra nasıl
işe girince sigortalı oluyorsak diğer bir işimiz de sendikalı olmak olmalı.
Pınar Altıparmak: Ben eylül ayında işten çıkartıldım. Gündelik
elemanlar alınmaya başlandı. Küçülmeye gidiliyordu. Evde ücretimi almadığım
için sorunlar çıktı. Ben yeni çalışmaya başladım ve yeni yeni kendimi
toparlıyorum. Direnişteki işçilerin bazıları işe alınmıyormuşuz. Çünkü
korkuyorlar çünkü patron patronun candaşıdır. Ama birleşmeliyiz birlikte
olmalıyız.
Kasım Özekinci: Hepimiz Hey Tekstil işçileriyle dayanışma
içinde olmalıyız. Ben Hey Tekstil işçileriyle dayanışma içinde olduğum için
Elif Nakış’tan atıldım. Kendi patronum da bu direnişten korktu. Ama biz
birlikte daha güçlüyüz diye bunu yaptılar. Bunu bozmamalıyız.
KADINLAR DAHA CESUR OLMALI
Hey Tekstil’den atılan Demet Yürümez: Biz kadınlar evde, işte bilfiil çalışıyoruz.
Ve hep en öndeyiz. Bu direnişte de öndeyiz. Şimdi biz kadın işçiler neler
yaşadık bu fabrikada hamileyken göstermelik bir servisimiz vardı.
Belli bir noktaya gidiyordu. Biz o noktadan sonra o halimizle toplu taşıma araçlarına biniyorduk. Çoğu kadın çocuğuna hasret çocuklarımızın ilk adımını ilk kelimesini duyamıyoruz. Kadınlar güçlüklerinin ve güçlerinin farkına varmalı bir araya gelerek örgütlenmeli.
Maalesef toplum tarafından bastırılıyoruz. Başımıza gelen hakareti de tacizi de aman adımız çıkmasın diye ortaya koymuyoruz. Ama kadınlar cesur olmalılar korkmamalılar. Bizim bu direnişten de öğrendiğimiz gibi bir arada daha da güçlüyüz. Bunun için kurumların sendikaların kadınların örgütlenmesi için daha da çaba harcaması gerekiyor.
Son kez söylüyorum. Ben çocuğumun geleceğini kimseye teslim etmeyeceğim.
Belli bir noktaya gidiyordu. Biz o noktadan sonra o halimizle toplu taşıma araçlarına biniyorduk. Çoğu kadın çocuğuna hasret çocuklarımızın ilk adımını ilk kelimesini duyamıyoruz. Kadınlar güçlüklerinin ve güçlerinin farkına varmalı bir araya gelerek örgütlenmeli.
Maalesef toplum tarafından bastırılıyoruz. Başımıza gelen hakareti de tacizi de aman adımız çıkmasın diye ortaya koymuyoruz. Ama kadınlar cesur olmalılar korkmamalılar. Bizim bu direnişten de öğrendiğimiz gibi bir arada daha da güçlüyüz. Bunun için kurumların sendikaların kadınların örgütlenmesi için daha da çaba harcaması gerekiyor.
Son kez söylüyorum. Ben çocuğumun geleceğini kimseye teslim etmeyeceğim.
Sema Barbaros
Gökhan Bulut
Evrensel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder