Hrant Dink Vakfı'nın düzenlediği "Nefret Söylemi Konferansı"nın
ikinci gününde nefret söylemi ve medya ilişkisi konuşuldu.
Kadir Has Üniversitesi'nde yapılan konferansta
"Article 19" isimli basın özgürlüğü kuruluşunda hukukçu aynı zamanda
Londra Üniversitesi'nde ders veren Dr. Sejal Parmar ve Bahçeşehir
Üniversitesi'nde öğretim görevlisi Mahmut Çınar konuştu; kolaylaştırıcı Çağrı
Yalkın idi.
Çınar:
Nefret söylemi tartışması öğretici
Mahmut Çınar, nefret söylemi ve ifade özgürlüğünün
sınırlarının belirlenemezliğinin en büyük sorun olduğunun ancak AİHM'in de
belirttiği gibi, nefret söyleminin insan haklarına müdahale noktasında
başladığını, Hrant Dink'in öldürülmesinden de anlaşılacağı gibi medyanın bu
söylemi oluşturmada önemli rolü olduğunu belirtti
"Medya için neyi söylemek meşru ve özgürdür"
tartışmasının bireysel anlamda da insanların ayrımcılık ve nefret söyleminde
kendini sorgulaması açısından önemli bir zemin açtığını söyleyen Çınar, birçok
insanın bilinçsiz bir şekilde ayrımcı söylem ürettiğini belirtti.
Yasa
yetmez, zihniyet değişmeli
Türkiye'de nefret suçları yasasının olmamasının ifade
özgürlüğünü kısıtlayacağı endişesinden kaynaklandığını ancak devletin bizatihi
kendisinin nefret söylemin faili olmasıyla da ilişkisi olduğuna dikkat çeken
Çınar, nefret söyleminin yasalarda yer almasının da her zaman yeterli
olmadığını söyledi.
"Fransa'nın kanunları çok ileri düzeyde, ancak bu
Romanlara yapılan ayrımcı politikaları engellemeye yetmedi. O yüzden nefret
söylemini üreten tarihi ve psikolojik ortamın ortadan kaldırılması gerek."
Nefret
söylemi deşifre edilmeli
Çınar, uzun vadeli bir çalışma gerektiren bu süreçte ilk
adım olarak "nefretsöylemi.org"un
yaptığı gibi nefret söylemi yapanların deşifre edilmesi ve bunun neden nefret
içerdiğini kamuoyuna anlatmak gerektiğini belirtti.
İkinci olarak ise Türkiye'de en çok nefret söylemi
üretilen milli bilincin nasıl ortaya çıktığının görünür kılınması ve
değiştirilmesi bunun da eğitim sisteminin değişmesinden geçtiğini söyledi.
Parmar:
Devlet de sorumlu medya da
Sejal Parmar, "Article 19" örgütünün de
benimsediği 2009'da Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB), çeşitli
sivil toplum örgütleri ve gazetecilerin ortaklığında yazılan Camden
İlkeleri'nde ifade özgürlüğünün korunmasında devletin yükümlülüklerinin yanında
medyanın da önemli bir yeri olduğuna dikkat çekildiğini belirtti.
"Devlet, eşitlik ve ifade özgürlüğünü anayasa ve
mevzuatlarla korumalı. Özellikle nefret söylemine (ki ben buna kışkırtma
diyorum) karşı yasalar koruyucu olmalı.
"Ana akım medya hukuki zorunlulukla
sınırlandırılmamalı ama etik sorumlulukları yerine getirmeli. Medya
çalışanları, toplumu temsil edecek şekilde olmalı. Ayrımcılıkla mücadele ve
kültürlerarası iyileştirme için rol oynamalı. Kilişeler kullanılmamalı, din,
ırk, toplumsal cinsiyet özel şekilde sunulmalı."
Parmar, medyanın yanında sivil toplum örgütlerinin
çalışmalarının, yargı eğitiminin, okul ve üniversitedeki çoğulculuk ve
ayrımcılıkla ilgili eğitimin de çok önemli olduğuna dikkat çekti.
BİA Haber Merkezi - İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder