28 Ocak 2012 Cumartesi

'Hayırlı cumalar Türkiye'


Türkiye'de cuma namazı çıkışları siyasetin nabzının ölçüldüğü yerler olma yolunda. AKP kurmayları önemli birçok açıklamayı namaz çıkışlarına denk getirirken, medyada her cuma "namaz" haberleriyle karşılaşmaya başladık.

Türkiye'de cuma namazı çıkışları bir tür "yarı resmi basın toplantısı" boyutu kazanmaya başlıyor.

Siyasilerin her insanın sahip olması gereken inanç ve ibadet özgürlüklerinden bağımsız olarak, bir çok kritik konuya dair açıklamalarını namaz çıkışlarına denk getirmeyi tercih etmeleri, cami önlerini iyiden iyiye siyasetin nabzının tutulduğu yerler olma konumuna getiriyor. Egemen medya da uzun bir zamandır bu konumu pekiştirecek haberlere yer verme gayretinde.

Hangi liderin namaz çıkışı hangi açıklamayı yaptığının da ötesinde, kimin, nerede ve kiminle beraber "cumaya gittiği" dahi haber olarak öne sürülüyor.

Önemli toplumsal konuların cuma namazlarında hutbe konusu olması noktasında gösterilen özen ise, din adamlarının toplumsal sorunların çözümüne katkı sunmasından öte, hem meselelerin dini bir çerçeveden ele alınmasına hem de sorunların çözümünde dinin belirleyici bir kurum olarak gösterilmesine neden oluyor.

Erdoğan İngilizce hutbe dinlemiş, Baydemir, Eker ve Arınç beraber saf tutmuş

Dün gazeteler, manşetlerinde 3-4 ayrı cuma namazı haberine yer verdiler. Haberleden birisi Erdoğan'ın gittiği cuma namazında İngilizce hutbe dinlemesiydi. Başbakan'ın her hafta nerede cuma nazmazı kıldığına dair haberlere alışığız. Bu hafta ise İngilizce bilmediğini bildiğimiz Başbakan Erdoğan'ın Tophane'deki Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa Camisi'nde imamdan İngilizce hutbe dinlediğini öğreniyoruz. Öğrendiğimiz bir başka konu ise Erdoğan'ın namaza beraberinde İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve İstanbul Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan ile beraber gittiği.


Dün yapılan bir başka haber ise, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ve Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir'in beraber cumaya gitmeleri. Baydemir, Diyarbakır ziyaretlerinde Arınç ve Eker'i havaalanında karşılıyor ve sonra hep beraber "cumaya" gidiyorlar.

Bölgede bulunan tarihi bir caminin restorasyon çalışmalarının ardından yeniden ibadete açılması nedeniyle gerçekleştirilen tören toplu namazla son buluyor ve 42 yıl önce gene o camide namaz kıldığını belirten Başbakan Yardımcısı Arınç namaz sonrası şu açıklamayı yapıyor, "Şimdi 2012. Aradan 42 yıl geçmiş. Allah’a hamd olsun ki, yine bu güzel camideyiz. Bir Cuma namazını kılıyoruz. O gün çıkılan yolda yaptığımız dualarla, cenabı hak hizmetlerimizde bu noktaya bizi taşıdı. Ben inanıyorum, bu mabette yapılan dualar mutlaka kabul olunan dualardır"

Erdoğan ve Gül Uludere açıklamasını da namaz sonrası yaptı

Türkiye'nin iç ya da dış meselelerine dair bir çok önemli açıklamanın namaz çıkışlarına denk getirilmesi, açıklamaların cami çıkışlarında yapılmasının tercih edilmesi, siyasilerin de inanç ve ibadet özgürlüğüne sahip olmalarından ayrı bir konu. Basının da demeç almak için cami önlerinde siyasilere mikrofon uzatmaları da her şeyi açıklamıyor, zira başta AKP'li yetkililer olmak üzere siyasilerin sorulan her soruya her daim cevap vermedikleri bilinen bir gerçek.


Çoğunluğu çocuklardan oluşan 34 insanın savaş uçaklarıyla öldürüldüğü Uludere Katliamı sonrası hem Cumhurbaşkanı hem de Başbakan'ın, üstelik ilk açıklamalarını cuma namazı çıkışında yapmaları konu ile ilgili önemli bir örnek. Konumu gereği "tarafsız" görüntü vermekle yükümlü olan Abdullah Gül, bu kanlı katliamla ilgili bir açıklamayı namaz çıkışı yapmıştı. Başbakan Erdoğan da Uludere katliamı ile ilgili ilk açıklamasını, katliamdan cuma namazına kadar geçen sürede basınla karşı karşıya gelmiş olsa da(Başbakan Katliamın ertesi günü bir Hollywood yıldızıyla görüşmüştü) cuma namazından sonra yapmayı tercih etmişti.

Diyanet toplumsal sorunların çözümünde ana aktör oluyor

Konu ile ilgili bir başka önemli nokta da Diyanet'in her önemli toplumsal konuya cuma hutbelerinde yer vermesi ve bunun basında genişçe bir yer bulması. Bu ise, din adamlarının önemli sorunların çözümüne yardımcı olmasından öte, sorunların çözümüne dini bir karakter kazandırılması ve Diyanet'in sorun çözme noktasında ana aktörlerden biri gibi sunulmasına yol açıyor. Örneğin, sadece 2012 yılında verilen cuma hutbelerinin ağırlıklı olarak konusu aile, TV ve internet kullanımı iken Diyanet'in kadın cinayetleri, Kürt sorunu gibi konulara da yer verdiği bir gerçek. Geçtiğimiz cuma da, sosyal medyanın önemine dair hutbe verilmişti.


BDP'nin "sivil cuma"ları

BDP de 2011 yılında başlattıkları "sivil itaatsizlik" eylemleri kapsamında cuma namazları organize ediyor. Bölgeye atanan imamların AKP yanlısı çalışmalar yürüttüğü gerekçesiyle bir çok ilde düzenlenen cumalara çok sayıda yurttaşın katıldığı biliniyor.


AKP'nin bölgeye atadığı imamlara yüklemiş olduğu "misyon"lardan bağımsız olarak, AKP yandaşı imamlara karşı başlatılan bu projenin kendisi ise Türkiye'de yaşanan dinselleşmeye ve Kürt sorunda dinin bir "araç" olarak kullanılmasına bir başka noktadan vesile oluyor. Öte yandan, AKP ve AKP yandaşı medyanın bu namazlara cevaben başlattığı "BDP, Zerdüştlüğü, Paganlığı ve aynı zamanda Hristiyanlığı yaymaya çalışıyor" kampanyaları da Kürt Sorununda dinin katsayısını iyiden iyiye artırıyor.

(soL-Haber Merkezi)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder