12 Eylül 1980’de gerçekleşen askeri darbe misyonunu aynı yıl yürürlüğe konulan 24 Ocak Kararları'nın uygulanmasıyla tamamlıyordu. 24 Ocak Kararları'nın piyasacı ruhu, 12 Eylül'le hesaplaştığını iddia eden AKP iktidarında doruk noktasına çıktı.
24 Ocak 1980 Kararları tam 32 yıl önce bugün, 12 Eylül 1980’de gerçekleştirilen askeri darbe öncesinde Turgut Özal tarafından bir paket halinde açıklanmıştı. Kararlar darbe öncesinde ekonomik hayatın düzenlenmesi adına alınan politikalar gibi sunulmuş olsa da esas olarak 12 Eylül askeri darbesi 24 Ocak kararlarının uygulanmasının yolunu açmıştı.
24 Ocak Kararları Başbakanlık Müsteşarı ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşar Vekili Turgut Özal tarafından Maliye Bakanı’nın bilgisi dahi olmadan 24 Ocak 1980’de açıklanmıştı.
24 Ocak 1980'de alınan bir dizi ekonomik karar darbe sonrasında kesintisiz biçimde uygulamaya konuldu. Bu kararlar 12 Eylül’ün amacının uluslararası piyasalara eklemlenmek olduğunu göstermişti. Kararlar sadece ekonomi alanındaki 'istikrar' elde etmek için alınmamıştı. 24 Ocak Kararları, uluslararası sermayenin ve sermaye örgütlerinin, 'piyasa serbestliği' adına, Türkiye’de emeğe karşı güçlendirilmesi amacını taşıyordu. 12 Eylül’e değin sistem emek karşıtı politika geliştirmek ve uygulamak konusunda işçi sınıfının örgütlülüğü duvarına çarparken, 12 Eylül darbesiyle yeni rejim bu engeli ortadan kaldırmış oldu. Darbe sonrasında Kenan Evren’in ilk konuşmasının içerisinde yüksek ücretlerden bahsetmesi darbenin sınıfsal karakterini gösteriyordu.
Program 1985 yılının sonuna dek uygulandı. IMF’nin 1970’li yıllarda az gelişmiş ülkelere yönelik geliştirdiği standart istikrar politikaları, Dünya Bankası tarafından geliştirilmiş yapısal uyum politikalarının içerisindeki tüm unsurlarını taşıyordu.
24 Ocak Kararları neydi?
Ekonominin liberalizasyonu adına ithalat kotaların adım adım kaldırılması, ağır sanayi ve temel mallara dönük kamu yatırımlarının giderek tasfiyesi, temel mallar üzerindeki sübvansiyonların kaldırılması, yerli ve yabancı sermaye yatırımlarının teşvik edilmesi, kâr transferinin kolaylaştırılması, Kamu İktisadi Teşekküleri’nin özelleştirilmesinin hedeflenmesi, iç talebin daraltılması, dış ticaretin serbestleşmesi, 24 Ocak Kararları’ndan bazıları...
Darbe sonrasında oluşturulan anayasa ile ekonominin serbestleşmesi, kanun hükmünde kararnamelerle hükümete tanınan sınırsız yetki ile gerçekleşmişti.
TÜSİAD işbaşındaydı
Başta TÜSİAD olmak üzere sermaye örgütleri, darbe öncesinde alınan kararların bir an evvel uygulanması için Ecevit hükümetinin devrilmesini hızlandırmak adına faaliyetlerde bulunmuştu. TÜSİAD’ın gazetelerde başlattığı ilan kampanyası hükümetinin devrilmesini hızlandıran gelişmelerden olmuştu. TÜSİAD aynı zamanda darbe sonrasında da Özal’ın başbakan yardımcılığına getirilmesinde belirleyici oldu. Darbe sonrasında, kitlesel olarak işçi ve emekçi sınıfların örgütlendiği birlikler, siyasal parti, dernek ve sendikalar kapatılırken TÜSİAD’a "kamu yararına çalışan dernek" statüsü verilmesi darbenin emek karşıtı karakterini ortaya koyuyordu.
Serbest piyasa ekonomisine geçiş
24 Ocak Kararları 12 Eylül faşizminin uygulamaları ile bir paket oluşturduğundan sadece ekonomik değil, siyasal, toplumsal, kültürel dönüşüm açısından da önemli sonuçlar doğurdu. İhracat özendirildiğinden yerli mallar dış piyasada ucuzlatıldı. İhracata dayalı birikim rejimine geçilirken, ihracata yönelik teşvikler de artırılıyordu. Sonucunda önemli bir kısmı, Türkiye'nin bu dönemde tanıştığı "hayali ihracat"tan oluşan bir ihracat ve ithalat patlaması doğdu. Dış borç 1981’de 16,5 milyar dolar iken 1990’da 49 milyar dolara çıktı. Ancak artık IMF ile ilişkiler doğrultusunda borçların ödenmesi hafifletildi. Ekonomi alanında gitgide bağımlılık arttı. Özellikle iç talebin kısılması sonucunda ithal malların pahalı hale gelmesi, reel ücretlerin geriletilmesi, 4 yıl boyunca grev, toplu sözleşme ve sendikal faaliyetlerinin yasaklanması, DİSK’in kapatılması kararıyla bütünleştiğinde işçi, emekçi sınıflar sermaye karşısında siyasal olarak zayıflatıldı.
AKP bu kararlardan doğmadı mı?
Ancak 12 Eylül darbesinin solu ve emekçi sınıfları baskı altına almasıyla uygulanabilen 24 Ocak Kararları; Türkiye’de sermaye sınıfının yeniden yapılanmasını sağladı, solun siyasal etkisinin zayıflamasına neden oldu. Sağın ise ideolojik, siyasal bağları bu süreçte korundu, desteklendi. 12 Eylül darbesi ve onun iktisadi programı olan 24 Ocak Kararları'yla yaratılması hedeflenen Türkiye, vahşi piyasacılığın hüküm sürdüğü, emekçi sınıfların örgütlülüğünün dağıtıldığı, sömürüyü artıran kuralsız çalışma biçimlerinin yaygınlaştırıldığı, tüketimciliğin körüklendiği ve kamuculuk adına ne varsa tasfiye edildiği bir ülkeydi. Son 32 yılda bu yöndeki gelişmelerin görülmemiş bir hıza ve hacme ulaştığı dönem, AKP'nin iktidarda bulunduğu yıllar oldu.
(soL- Haber Merkezi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder