AKP ve MHP'nin oylarıyla TBMM'den geçen 4+4+4 kesintili eğitim yasası, AKP'nin inşa ettiği 2. Cumhuriyet rejiminde yeni bir dönemin başladığını simgeliyor. 12 Eylül Anayasası'nın daha gerici bir yorumu anlamına gelen yasayla birlikte eğitim ulusal çapta İslamileştiriliyor.
AKP hükümetinin eğitim reformu adı altında hazırladığı, "4+4+4 yasası" olarak bilinen tartışmalı yasa teklifi, dün Meclis'te onaylandı. 295 evet oyu ile kabul edilen yasa, partiler arasında gelişen ittifaklar ve yeni Anayasa hazırlık sürecinin ön gününde Meclis'ten geçirilmesi nedeniyle, yeni Anayasadan ayrı düşünülemeyeceği gibi, AKP iktidarının 2. cumhuriyet projesinin önemli bir eşiğinin daha aşıldığını da gösterdi.
"28 Şubat'ın rövanşı" mı, yoksa Cumhuriyet'le hesaplaşma mı?
28 Şubat'ın yıl dönümünde yaşanan tartışmaların ardından hızla ve faşizan bir şiddet uygulanarak TBMM Milli Eğitim Komisyonu'ndan geçirilip yine aynı hızla Meclis Genel Kurulu'na getirilip onaylanması sağlanan, "28 Şubat'ın rövanşı" adı yakıştırılan yasanın, her şeyden önce iktidarın 2. Cumhuriyet projesinin en etkili enstrümanlarından biri olarak tasarlandığı ortaya çıktı.
Zira, mevcut 8 yıllık zorunlu ve kesintisiz eğitimi sona erdirerek yerine kesintili eğitimi getiren ve 4+4+4 yasası biçiminde ifade edilen İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un, "sadece milli eğitimi ilgilendirmediği"ni vurgulayan Başbakan Erdoğan da, "Cumhuriyet tarihimizde ilk kez milli eğitim sistemi halkın iradesiyle, halkın talep ve arzuları doğrultusunda şekillenmiştir" ifadesinde olduğu gibi "Cumhuriyet"in altını çizdi.
Eğitim ulusal düzeyde İslamîleştirildi
TBMM Genel Kurulu'nda 4 gün boyunca görüşülen eğitimde 4+4+4 düzenlemesinin, henüz AKP hükümetince teklif olarak hazırlandığı bilinen süreçte ve Meclis Milli Eğitim Komisyonu'nda yapılan görüşmelerinde ortaya çıkmayan asli hedeflerinden birinin de, ulusal düzeyde eğitimin tamamen İslamileştirilmesi ve Kuran kurslarının milli eğitimin bir parçası haline getirilmesi olduğu anlaşıldı.
Yeni düzenlemeye göre 8 yıllık kesintisiz eğitim kapsamında kapatılmış olan imam hatip okullarının orta kısımları, yeniden açılacak. Ortaokul ve liselerde "Kur'an-ı Kerim" ve "Hz. Peygamber'in hayatı" adlarıyla "seçmeli" dersler okutulacak.
4+4+4 yasasında "sürpriz" ittifaklar
Yasa teklifinin Meclis'te görüşülmesi ve nihayet oylanması sürecinde Meclis içi ittifaklar da ortaya çıktı. İmam hatip okullarının orta kısımlarının yeniden açılması, ortaokul ve liselerde "Kur'an-ı Kerim" ve "Hz. Peygamber'in hayatı" konulu seçmeli dersler konulması ile ilgili, yasa teklifinin 9'uncu maddesi MHP'nin desteğini aldı.
Yasanın oylanmasına katılmayan BDP'den iki milletvekili, İdris Baluken ve Sırrı Sakık ise, 9'uncu maddeyi destekleyen diğer isimlerdi. Milletvekillerinin BDP tabanında tepki çeken "evet" oyları, "halkın hassasiyetlerini dikkate almak" ifadesiyle gerekçelendirildi.
Kuran dersleri "yol kazası" mı, gizli anlaşma mı?
Teklifin 9'uncu maddesinin son halini alması süreci ise, hayli ilginçti.
Oylanan yasaya son anda önerge ile dahil edilen ve maddenin AKP'nin önerdiği ilk haline eklenen teklif, önce MHP tarafından bir önerge ile teklif edildi. Yasa teklifinde ortaöğretim sıralarında mesleki eğitime yönlendirecek seçmeli derslerin belirlenmesi Milli Eğitim Bakanlığı inisiyatifine bırakılıyordu. Ancak MHP, seçmeli dersleri bakanlık kararına bırakan teklifte, "Kuran-ı Kerim ve tefsiri" ile "Peygamberin hayatından örnekler ve ilmihal bilgileri" derslerinin açıkça yazılı olarak belirtilmesi için önerge verdi. Aynı önergede MHP, imam hatiplerin orta bölümünün açılacağının da yine teklifte açıkça yazılmasını önerdi. Bu teklif AKP'li milletvekillerinin ret oyları ile karşılaştı. Ancak AKP daha sonra, "Kuran-ı Kerim ve Peygamberin Hayatı"nın seçmeli ders olarak yasa teklifinde ismen belirtilmesine ilişkin değişiklik önergesi hazırladı. AKP’nin önergesinde, imam hatip okullarının orta bölümünün açılacağının da açıkça yazılması öngörüldü.
MHP ile AKP arasında yaşanan bu gelişmeler, "siyasi taktik" olarak yorumlandı. Yorum böyle olsa da, her kritik dönemeçte AKP'ye yardım elini uzatan MHP, bu değişikliğe imzasını atarak toplumsal muhalefetin tek sorumlu olarak AKP'yi görmesinin önüne geçmiş, kararın, "halkın kararı olduğu" yönündeki söyleme destek çıkmış oldu.
"Kur'an-ı Kerim" ve "Hz. Peygamber" ilk kez bir yasa metnine girdi
AKP’nin verdiği önerge ile değiştirilen ve Meclis oylaması sonucu kabul edilen ilgili madde metni şöyle:
İlköğretim kurumları, 4 yıl süreli ve zorunlu ilkokullar ile 4 yıl süreli, zorunlu ve farklı programlar arasında tercihe imkan veren ortaokullar ile imam-hatip ortaokullarından oluşur. Ortaokullar ile imam hatip ortaokullarında lise eğitimini destekleyecek şekilde öğrencilerin yetenek, gelişim ve tercihlerine göre seçimlik dersler oluşturulur. Ortaokul ve liselerde, Kuran-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin hayatı, isteğe bağlı seçmeli ders olarak okutulur. Bu okullarda okutulacak diğer seçmeli dersler ile imam hatip ortaokulları ve diğer ortaokullar için oluşturulacak program seçenekleri Bakanlıkça belirlenir.
Erdoğan: 'Kuran süs değil'
Erdoğan, partisinin milletvekillerine hitaben yaptığı konuşmada, CHP'ye yönelik sert eleştirilerde bulundu. Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"9. Madde esnasında Kur'an'ın ve Peygamberimizin hayatının, ikinci ve üçüncü kademede, yani ortaokul ve lisede seçmeli olarak verilmesine yönelik önergeler verilmesinden tabii CHP çok rahatsız. Fakat bugün İzmir'de baktım, metro konuşmasında o da bunu işliyor. Orada ne dese beğenirsiniz? Biz diyor 'Kur'an-ı Kerim'i böyle gayet güzel işlemeli kılıflar içerisinde, odamızın başucunda hep saklarız. Yastıklarımızın hemen altında, başucumuzda saklarız'. Gel de Akif'i anma. Akif merhum çok güzel söylüyor. 'Ya açar nazmı celilin bakarız yaprağına, ya üfler geçeriz bir ölünün toprağına, inmemiştir Kur'an bunu hakkıyla bilin, ne mezarda okunmak, ne fal bakmak için'... Sayın Kılıçdaroğlu, Kuran bir süs eşyası değildir. Kuran, bir ilham kaynağıdır. Onun için Akif'i biraz okuman lazım. Sadece milli marş olarak İstiklal Marşı'nı da okumak yetmez. Anlamak lazım. Onu duymak lazım. Bunlarda böyle bir şey yok. Biz diyor 'Besmeleyi çekeriz, okuruz'. İnşallah öyledir."
Erdoğan, CHP'nin yasadan "rahatsız" olduğunu, çünkü geleceği gördüklerini, "milletin ruh kökünde bunların olduğunu" söyleyerek, "Kemal efendi, sen torununu oraya gönderme" dedi. Çocukların artık kendi ve anne babalarının tercihleri doğrultusunda milli ve manevi değerlerini, dini değerlerini çok daha güçlü şekilde öğreneceklerini söyleyen Erdoğan, "Üniversiteler belli çocuklara, belli sınıf ve zümrelere değil, artık bu ülkenin tüm çocuklarına kapılarını ardına kadar açacaklar" ifadesinde bulundu.
12 Eylül Anayasası'nın daha da gerici yorumu olur mu? Olur!
AKP hükümeti, 12 Eylül 2010 tarihindeki referandum öncesinde, 12 Eylül 1980 darbesinin ürünü olan 1982 Anayasası'nda değişiklik paketine, bu paketle darbe anayasasının özüne dokunmadığı bilinmekle birlikte, "ileri demokrasi" taahhüt ederek taraftar toplamaya çalışmıştı. AKP hükümeti şimdi de, 4+4+4 yasası ile Anayasanın mevcut halini dahi daha da gerici bir yoruma tabi tutmuş oldu.
Meclis'te dünkü 4+4+4 yasa teklifi görüşmelerinde AKP'nin seçmeli din dersleri ile ilgili önergesi üzerine söz alan AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli şöyle konuştu:
Bugün tarihi bir gün onur ve gurur günüdür. Bu sadece milletimizin talimatı değildir, aynı zamanda Anayasamızın 24. maddesinin de taahhüdüdür. 'Din ve ahlak eğitimi devletin gözetimi altında yapılır' diyor bu madde. Anayasa'nın amir hükmüdür.
1982 Anayasası'nın bahsi geçen 24'üncü maddesinin dördüncü fıkrası şöyle:
Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve orta-öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır.
"Din öğretimi" ve "bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi"... Bu iki tür din eğitim ve öğretimi arasındaki tek ortak nokta "devletin gözetim ve denetimi altında yapılmaları" iken, birbirinden farkları ise, farklı hukukî rejimlere tâbi olmaları... Zorunlu din dersinin kaldırılması için Anayasa değişikliği talebini yükselten toplumsal kesimlerin genişliğine rağmen, zorunlu din dersinin kaldırılması bir yana, "bunun dışındaki din eğitimi ve öğretimi" olarak tanımlanan ve ilk akla geleni Kuran kursları olan faaliyetleri de eğitim örgütlenmesinin içine monte edilmiş oldu.
İmam hatip okullarının orta kısımlarının açılması yeterli gelmezken bir de yeni din dersleri gündeme geldi, hem de doğrudan yasada yazılı ifadesine kavuşarak... Milyonlarca çocuğun Kuran kurslarına gönderilmeleri amacıyla hem yaş sınırının düşürülmesi ve hem de kursların sayısının artırılması yetmedi, Kuran kurslarının "milli eğitim" şemsiyesi altına girmesi sağlandı. Hem de, darbe anayasasına aykırı ve bu gerici anayasanın daha da gerici bir düzlemde yeniden yorumlanmasıyla, doğrudan ilgili yasada yazılı ifadesine kavuşturarak...
(soL - Haber Merkezi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder